TOPLAM GÖRÜNTÜLENME: 26,926
Değerli Okuyucular:
Basına yansıdığı kadarıyla HÜDA-PAR (Hür Dava Partisi) Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu, davet edildiği bir televizyon programında Anayasa’nın Dördüncü Maddesinin kaldırılması gerektiği görüşünü ileri sürmüş. Bilindiği gibi Dördüncü Madde, Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesini kesin bir ifadeyle yasaklamaktadır.
Konuyu detaylandırmadan önce şunu ifade etmek isterim:
“Anayasa” hakkında görüş belirtmek için Anayasa Profesörü olmaya gerek yoktur. Bana kalırsa söz konusu “Anayasa” olunca özellikle Anayasa Doçenti ve Profesörlerinden uzak durmak gerekir. Nerdeyse tamamı saplantılı ve “her şeyin en doğrusunu ben bilirim” havasındadırlar. Farklı ülkelerin anayasalarından devşirerek oluşturdukları eklektik (seçmeci /toplama) anayasa taslaklarını övünçle ceplerinde taşırlar.
Nitekim bize 1982 Anayasa’sını hediye eden de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku Bölümü’nde öğretim görevlisi bir profesördü. Her ne kadar, “1982 Anayasa’sı Danışma Meclisi tarafından hazırlandı”, denilse de gerçekte Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’nın başkanlığında dar bir kurul tarafından hazırlanmış, Danışma Meclisi’nde olduğu gibi kabul edilerek referanduma sunulmuştur.
TÜRKİYE SİYASETİNDE CESUR SES: ZEKERİYA YAPICIOĞLU
HÜDA-PAR Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu, aleni ve açık görüşleriyle birçok kesimde rahatsızlık yaratmaktadır. Özellikle, “Kürdistan”, “Kürtçenin Resmi Dil Olması”, “Kürt Bayrağının Kullanılması”, “Kürt Milli Marşı” yönündeki önerileri zaman zaman siyaset dünyasında dev bir meteor etkisi yaratmaktadır. Ülkede siyasi ve sosyal dengelerin sağlıklı gelişmesi için özgür düşüncenin her vatandaşın hakkı olduğunu, özellikle siyasi parti mensuplarının bu konuda açık yürekli ve cesur olmaları gerektiğini siyaset tarihi bize öğretmektedir.
Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’nun açıklamasına tepki gösterenlerin büyük bir çoğunluğu, Dördüncü Maddenin kaldırılmak istenmesinin asıl nedeninin HÜDA-PAR’ın bir “şeriat devleti” kurmak istediğini, Anayasa’nın Dördüncü Maddesinin de buna engel olduğunu övünerek ileri sürüyorlar.
Bu zavallılar şunu bilmelidirler ki dünyada sadece beş ülkenin Anayasa’sında “laiklik /sekülerlik ilkesi” vardır: Fransa, Japonya, Meksika, Portekiz ve Türkiye. Ve sadece Türkiye’de bu madde “değiştirilemez” hükmüyle güvence altına alınmıştır. Yani, bu zavallıların akıl yürütmesiyle Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkenin (Filistin ve Vatikan’la birlikte 195 ülke) 188’i, Anayasalarında “laiklik ilkesi” olmadığından ŞERİAT’la yönetilmektedirler veya her an şeriatla yönetilme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar!!!
(NOT: Laiklik ve sekülerlik kavramları karıştırılmaktadır. Laiklik, din ve devlet arasındaki ilişkiye; sekülerlik, din ve toplum arasındaki ilişkiye referans yapar. İlk laik devlet Fransa, ilk seküler devlet ABD’dir. Örneğin ABD’de Cumhurbaşkanları ellerini Kutsal İncil’e basarak yemin ederler. Ancak bu durum Fransa’da mümkün değildir.)
İsterseniz Türkiye Cumhuriyeti tarihine eşlik eden dört Anayasa’ya (1921, 1924, 1961 ve 1982) kısaca göz atarak, her bir Anayasa’yı kendi içinde taşıdığı çelişkilerle birlikte değerlendirelim. Mademki tartışma konusu olan Anayasa’nın ilk dört maddesidir, ben de sadece ilk dört maddenin ÖZGÜN halini dikkatinize sunarak gerçek duruma ışık tutmak istedim:
1921 ANAYASASI
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU
Kanun Numarası : 85 Kabul Tarihi : 20/1/1337 (1921)
Madde 1.Hâkimiyet bilâ kaydü şart (kayıtsız şartsız) milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir (dayanmaktadır).
Madde 2. İcra kudreti (yürütme) ve teşri salâhiyeti (hukuki yetki /yasama) milletin yegâne ve hakikî mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder (birleşmiştir).
Madde 3. Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” unvanını taşır.
Madde 4. Büyük Millet Meclisi vilâyetler halkınca müntahap âzadan mürekkeptir.
DEĞERLENDİRME: Gazi Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan 1921 Anayasa’sının ilk dört maddesi yukarıdaki gibidir. Görüldüğü gibi ilk dört maddede ne “Cumhuriyet” ne “Resmi Dil Türkçedir” ne de “Laiklik” ilkesine, her şeyden önemlisi bir devletin temel ilkesi olan yargı-yürütme-yasama ayrılığı ilkesine yer verilmemiştir. Ayrıca “yukarıdaki maddeler değiştirilemez” şeklinde de bir hüküm yoktur. Yani Anayasa istenildiği gibi değiştirilebilir. Nitekim 1921 Anayasa’sının Birinci, İkinci ve Dördüncü maddeleri 1923 yılında değiştirilmiştir.
1924 ANAYASASI
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU
Kanun Numarası : 491 Kabul Tarihi : 20/4/1340 (1924)
BİRİNCİ FASIL
Ahkâmı esasiye
Madde 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2. Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı (merkezi)Ankara şehridir.
Madde 3. Hâkimiyet bilâ kaydü şart (kayıtsız şartsız) Milletindir.
Madde 4.Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin yegâne ve hakikî mümessili olup Millet namına hakkı hâkimiyeti istimal eder.
DEĞERLENDİRME: Gazi Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan 1924 Anayasa’sının ilk dört maddesi yukarıdaki gibidir. Görüldüğü gibi ilk dört maddede ne “Laiklik” ilkesine ne de bir devletin temel ilkesi olan yargı-yürütme-yasama ayrılığı ilkesine yer verilmemiştir. “Laiklik” ilkesine yer verilmediği gibi “Devletin dini İslam’dır” denilerek aslında bir anlamda “Şeriat” devleti iması yapılmaktadır. Ayrıca “yukarıdaki maddeler değiştirilemez” şeklinde de bir hüküm yoktur. Nitekim 1924 Anayasa’sının İkinci Maddesi 1928 ve 1937 yıllarında yani Mustafa Kemal Atatürk henüz hayattayken iki kez değişikliğe uğramıştır. “Laiklik” ilkesi 1937’de Anayasaya konmuştur.
1961 ANAYASASI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Kanun No : 334 Kabul Tarihi : 9/7/1961
BİRİNCİ KISIM
GENEL ESASLAR
- Devletin şekli.
MADDE 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
- Cumhuriyetin nitelikleri.
MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
III. Devletin bütünlüğü; resmî dil; başkent.
MADDE 3. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Resmî dil Türkçedir. Başkent Ankara’dır.
- Egemenlik.
MADDE 4. Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
DEĞERLENDİRME: 1961 Anayasa’sının ilk dört maddesi yukarıdaki gibidir. Görüldüğü gibi ilk dört maddede “değiştirilemez” ilkesi yoktur. Sadece Dokuzuncu Maddede devlet şeklinin değişmezliği ile ilgili olarak bir madde vardır: (MADDE 9. Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.)
Dokuzuncu Maddeyi esas aldığımızda Cumhuriyet olmak koşuluyla “İslam Cumhuriyeti” kurmak mümkündür. Yine 1921 ve 1924 Anayasalarında, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür,” ibaresi yer almadığından o yıllarda Bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının önü açıktı anlamı çıkmaktadır. İstenirse buna benzer yüzlerce farklı çıkarım yapmak mümkündür.
Ayrıca ilk kez 1961 Anayasa’sıyla Türkiye’de yargı, yasama ve yürütme erklerinin birbirinden bağımsız olduğu ilkesi kabul edilmiştir. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülük ettiği 1921 ve 1924 Anayasalarında devletin olmazsa olmaz ilkesi olan “kuvvetler ayrılığı ilkesine” yer verilmemiştir. Bunu dikkate alıp Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet adamlığını yargılamak doğru olacak mıdır?
1982 ANAYASASI
Kanun Numarası : 2709 Kabul Tarihi : 18/10/1982
BİRİNCİ KISIM
GENEL ESASLAR
1.Devletin şekli
Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
2.Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
3.Devletin bütünlüğü, Resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti
Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
4.Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 – Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
DEĞERLENDİRME: 1982 Anayasa’sının ilk dört maddesi yukarıdaki gibidir. Görüldüğü gibi Dördüncü Madde ile ilk üç maddenin değiştirilmesinin mümkün olmadığı ifade ediliyor. İlk üç madde Cumhuriyet’in kuruluşundan beri içselleştirilmiş iki korkunun bir anlamda tezahürüdür: Olası bağımsız bir Kürdistan’ın ve olası bir İslam Cumhuriyetinin önünü kapatmak.
SONUÇ
1921’den bugüne kadar yürürlükte olan dört Anayasa’nın birbirinden farklı ilkeler temelinde şekillendiğini ve farklı ifadeler içerdiğini görüyoruz. Hatta birçok yerde bir Anayasa diğeriyle çelişmektedir. Her Anayasa kendi döneminin özelliklerine göre şekillenmiş olmakla kalmamış ortaya çıkan ihtiyaca göre bazı değişiklikler de bilahare eklenmiştir.
Beni en çok şaşırtan, bir yandan 12 Eylül Darbesini “Faşist Darbe” olarak değerlendiren, böylece 1982 Anayasa’sını “Faşist Cuntanın Anayasası” olarak gören sözde demokrat ve aydınların, söz konusu Dördüncü Madde olunca, çok büyük ihtimalle Kürt ve İslam nefreti nedeniyle bu maddeye dört elle sarılmaları, bunu tartışma konusu bile yapmamalarıdır. Öyle bir anlam yükleniyor ki sanki Dördüncü Madde, Cumhuriyet’in kurucu ataları ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından Anayasa’ya konulmuştur.
Benim bu sözde aydınlara önerim şudur: Kuvvetler Ayrılığı gibi temel ilkeler içermeyen ancak “değiştirilemez” gibi yasaklayıcı ifadeler kullanmadığı için daha özgürlükçü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 Anayasa’sına geri dönelim.
Türkiye’de Anayasal devamlılık yoktur. Her Anayasa kendi döneminin özelliklerine göre ortaya çıkmıştır. Bugün halkın beklentileri ve talebi farklı bir yöndedir. Böyle günlerde ceplerinde anayasa taslağı taşıyan Anayasa Doçentleri veya Profesörlerin önerilerine değil halkın sesine kulak verilmelidir.
Günümüzde halkın taleplerini en cesur şekilde seslendiren ve gündeme getiren siyaset adamı hiç şüphesiz Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’dur.
Unutmayalım her büyük değişim cesaret ve özveri ister. Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu da birçok kesim tarafından “aykırı ve istenmeyen bir ses” olarak görülse de gerçekte cesur çıkışların simgesi olarak siyaset tarihimizdeki onurlu yerini almıştır.
Mücahit Özden Hun 21 Eylül 2024 Saat: 12:00