AKAY AKTAŞ BEY’E İKİNCİ CEVABIMDIR

Akay Aktaş Bey sahibi olduğu “Haftaya Bakış” gazetesinde, “AZERİCE-AZERBAYCAN TÜRKÇESİ LEHÇE VE MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN YAZDIKLARININ TOŞABİCA DEĞERLENDİRİLMESİ” başlığı altında bir yazı kaleme aldı. Umarım yazdıklarım “sıradan ve seviyesiz bir polemik değil” aksine okuyucuyu az konuşulan bir konu hakkında bilgilendirme çabası olarak algılanır.

Öncelikle başlıkta kullanılan “Toşabica” kelimesinin ne anlama geldiğini şahsen anlamış değilim. Bu kadar önemli bir tartışmada kullanılacak kelimenin ortalama okuyucu tarafından anlaşılır olması ciddi bir önem taşır. “Toşabica” kelimesini eğer kelime yapılarını zorlarsak “Doşab/Pekmez” gibi bir kelimeye yakın bir anlam taşıyacağı anlaşılır ki Akay Aktaş Bey’in bununla neyi doğrudan veya imalı şekilde ifade etmek istediği tarafımdan henüz anlaşılmış değildir. Takdiri okuyucuma bırakıyorum.

Gelelim yazılanların genel ve özel değerlendirilmesine… Yazıyı genel çerçevesi içinde değerlendirdiğimiz zaman benim bir önceki yazımda net bir şekilde ileri sürdüğüm tezlerimin hiçbirinin cevap bulmadığını aksine kafa karışıklığı yaratıp bir anlamda bu tezlerden uzaklaşma çabası olduğunu görüyorum. Okuyucularım, Yeşil Iğdır gazetesinde yayımlanan “Haftaya Bakış Gazetesine Cevabımdır” isimli yazıma başvurup açıkça ifade ettiğim tezlerimi görebilirler. O makalemde ifade ettiğim “tezimi” aynen tekrar değerli okuyucularımın bilgisine sunuyorum:

“Şimdi gelelim en önemli noktaya: Benim ana tezim şudur: Azerbaycan Türkçesi/ Azerice/Azerbaycanca, Anadolu Türkçesinin bir lehçesi değil bağımsız bir dildir. Aynı durum Özbekçe, Kırgızca, Türkmence, Kazakça ve diğer Türki dil grubunda yer alan diller için de geçerlidir. Bu dillerin her birisi bağımsız bir dildir. Türkçenin lehçeleri değildirler.”

Yukarıda net bir şekilde ifade edilmiş bu tezime karşı elle tutulur bir cevap yoktur. Cevap olmadığı gibi Akay Aktaş Bey beni bir anlamda söylemediğim kelimelerle vurmaya çalışıyor. Yazısında şöyle bir ifade var:

“Nitekim M. Özden eleştiri ve yorumunda hepsinden Türkçe diye söz eder. Türkiye Türkçesi, Kuzey Azerbaycan Türkçesi, Kırgız Türkçesi gibi.”

Ben hiçbir yazımda bu ifadeleri kullanmadım. Yukarıda dikkatinize sunduğum tezimde de ifade ettiğim gibi, “Kırgızca, Özbekçe, Kazakça” gibi ifadeler kullandım. Akay Aktaş Bey’in söylemediğim ifadeleri bana mal etmeye çalışmasını tartışma kuralları içinde etik bir tutum olarak değerlendirmiyorum.

Şimdi gelelim yazının cümle cümle, paragraf paragraf analizine:

Akay Aktaş Bey, dil ile ulus arasında birebir ilişki kuruyor ve şöyle ifade ediyor:

“Bir milleti millet yapan ön önemli unsur dildir. Diğer öğeler sonra gelir. Biz bir insanın yüzüne, kafatasına bakarak kimliğini tanımlayamayız. Ama dili ile onun hangi milletten olduğunu hemen belirleriz. Bu noktada kişinin aidiyeti, kendini hangi milletten sayması çok daha önemlidir.”

Yukarıda ifade edilen ifade bilimsel bir tanımlama değildir. Dünyada Birleşmiş Milletlere üye 195 ülke vardır. Aşağı yukarı 6500 konuşulan dil vardır. Şu soruyu sormak isterim: “İngilizce” konuşan birinin hangi milletten olduğunu nasıl anlayacağız? Amerikalı mı, İngiliz mi? “Almanca” konuşan birisi hangi millettendir? Alman mı, Avusturyalı mı, İsviçreli mi? “İspanyolca” konuşan birinin hangi milletten olduğunu nasıl anlayacağız? “İspanyol mu, Meksikalı mı, Arjantinli mi, Perulu mu, Kolombiyalı mı, Şilili mi vb? Dil ile millet arasında birebir ilişki kurmak bilim dışıdır. Aynı şekilde bunun tersi yaklaşım da bilim dışıdır. Örneğin konuşulan 6500 dilin her birinin bir millet karşılığı var mıdır? Hayır, yoktur. Örneğin 500 000 kişinin konuştuğu Zapotec diye bir dil vardır ama Zapotec milleti yoktur. Akay Aktaş Bey’in, “Dili ile onun hangi milletten olduğunu hemen belirleriz” şeklindeki ifadesi tamamen bilimdışıdır.

Akay Aktaş Bey ikinci cümlesinde şöyle bir ifade kullanıyor:

“İranlı Azeri kökenli birine, Azeri dediğimizde kızıyor ve kendisinin Türk olduğunu şiddetle vurguluyor.”

Bu tamamen yanlıştır. Örneğin Tebrizli birisiyle Almanya’da karşılaşırsanız ve nerelisiniz diye sorarsanız önce, “İranlıyım” der. Sohbet derinleşip Tebrizli olduğunu anlayınca Türkiyeli biri olarak meraklanıp, “Türk müsünüz?” diye sorarsanız, alacağınız cevap kesindir: “Hayır! Türk değilim. İran Azerisiyim” şeklinde olacaktır. Azerbaycan Cumhuriyetinde kaldığım altı ay boyunca hiç kimse kendisini “Türküm” diye tanıtmadı. “Türk” demek “Türkiye Türkü” anlamındadır.

Akay Aktaş Bey daha sonraki cümlesinde bize Türkçe dersi vermeye çalışıyor. Özne, fiil, nesne konularını ele alıyor. Türkçe ve diğer Türki dillerinin sondan eklemeli (aglütinatif) dil yapısına sahip olduklarını ifade ediyor. Şöyle bir tez geliştirmeye çalışıyor: Türk dilleri eklemeli dillerdir veya bir dil eklemeli ise o Türk dil grubunun bir üyesidir. Akay Aktaş Bey’e bu anlamda kötü bir haberim var. Aşağıda liste olarak verilen bütün diller eklemeli dil özelliğine sahiptirler ve çoğu Türki dil grubunda yer almazlar:

(Kaynak: Wikipedia)

  • Algonquian languages
  • Cree
  • Blackfoot
  • Siouan languages
  • Lakota
  • Yuchi
  • Athabaskan languages
  • Muskogean languages
  • Quechuan languages
  • Aymaran languages
  • Salishan languages
  • Mesoamerican languages
  • Nahuatl
  • Wasteko
  • Austronesian languages[3]
  • Tagalog
  • Indonesian
  • Javanese
  • Niger–Congo languages
  • Bantu languages
  • Igboid languages
  • Luganda
  • Berber languages
  • Dravidian languages
  • Tamil
  • Kannada
  • Telugu
  • Malayalam
  • Tulu
  • Eskimo–Aleut languages
  • Aleut
  • Inuktitut
  • Yupik
  • Kartvelian languages
  • Altaic languages (now discredited)
  • Turkic languages
  • Turkish
  • Azerbaijani
  • Uzbek
  • Kazakh
  • Uyghur
  • Turkmen
  • Kyrgyz
  • Tatar
  • Yakut
  • Bashkir
  • Chuvash
  • Tungusic languages
  • Japanese
  • Korean
  • Mongolian
  • Languages of the Caucasus
  • Northwest Caucasian languages
  • Northeast Caucasian languages
  • Tibeto-Burman languages
  • Tibetan (both Classical and Standard)
  • Lai
  • Uralic languages
  • Sámi languages
  • Hungarian
  • Finnish
  • Estonian
  • Vasconic languages (putative)
  • Basque
  • Munda languages
  • Santali

Şimdi gelelim Akay Aktaş Bey’in diğer bir cümlesine:

“Türkçede kelime sayısı az gözükmekle birlikte yaratılan kombinezonlar, Türkçedeki kelime sayısını on binlerden yüz binlere çıkarır. Güzel kelimesi İngilizcede “beautiful” olarak karşılanırken, Türkçe’de, tıpkı on tane rakamla, trilyonların yazılması ya da sekiz nota ile çok zengin müzik eserlerinin yaratılması gibi.”

Ben hiçbir yazımda şu dil diğerinden daha zengindir daha fazla kelimeye sahiptir diye bir ifade kullanmadım. Bu cümlede imalı bir şekilde “milliyetçi” bir hassasiyet sergilenmiş. Bunu anlamakta da zorlandım. Dilbilimciler arasındaki genel kabul gören yaklaşıma göre en zengin dil Korece’dir. Bu başka bir tartışma konusudur. Ayrıca “Beautiful” kelimesinin Türkçe birçok karşılığı olabilir ama bunun tersi de doğrudur. Örneğin, Türkçe “Zirve” kelimesi için otuzdan fazla İngilizce kelime vardır. Bütün bu anlatımlar aslında konu dışıdır. Akay Aktaş Bey kafa karışıklığı yaparak okuyucuyu asıl konudan uzaklaştırmaya çalışıyor.

Gelelim başka bir noktaya: Akay Aktaş Bey şöyle yazıyor:

“Bu kadar geniş bir coğrafyada yaşayan, devletler kuran, yerleşen göçen, kaynayan, kaynaşan bir halkın, ne ırkının ne de dilinin saf, arı olması beklenemez.”

Bunun tersini iddia eden yok. Hiçbir yazımda da dillerin “saf” olduğu yönünde bir ifade kullanmadım. Diller arasında ödünç kelime alış verişi doğaldır. Bugün kullandığımız Türkçede binlerce Arapça, Farsça, İngilizce, İtalyanca, Fransızca vb kelime ve ifadeler vardır. Ama bu Türkçe’nin bağımsız bir dil olmasına engel değildir.

Akay Aktaş Bey daha sonra nihayet doğru bir ifade kullanma cesareti gösteriyor:

“Söz gelimi, Latincenin çeşitli lehçeleri arasındaki farklılık zamanla o kadar büyümüştür ki, sonunda Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Rumence gibi diller ortaya çıkmıştır.”

Ama her nedense aynı şeyi “Lehçeler zamanla gelişerek Kırgızca, Kazakça, Özbekçe gibi bağımsız diller ortaya çıkmıştır,” diye yazamıyor veya benim bu yöndeki ifademi kabullenemiyor. Anlaşılması zor bir durum!

Ve hemen akabinde mantık kurallarını yerle bir ederek şöyle bir ifadeye yer veriyor:

“Adriyatik Denizi’nden Çin Denizi’ne kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türkçe de birçok lehçelere ayrılmıştır: Batı Türkçesinin Anadolu, Azerî, Türkmen lehçeleri gibi ve Özbek lehçesi, Kazak lehçesi, Kırgız lehçesi.”

Akay Aktaş Bey bu cümlesiyle Özbekçe, Kazakça, Kırgızca vb dillerin bağımsız dil olmadığını “lehçe” olduğunu vurguluyor. Üzgünüm ama bu ifade bu dilleri konuşanlara hakarettir.

Akay Aktaş Bey Türk dilinde sadece iki bağımsız dilin olduğunu ifade ediyor:

“Lehçenin ayrı bir dile dönüşmesi olayına Türk dilinde de rastlanmaktadır. Yaşayan Türk lehçelerinden ikisi, bugün artık birer dile dönüşmüştür. Bunlardan biri, Sibirya’da Lena Nehri’nin iki yanında yaşayan Yakut Türklerinin konuştuğu Yakutça diğeri ise, Orta Volga bölgesinde Kama Irmağı’nın Volga’ya kavuştuğu yerde yaşayan Çuvaş Türklerinin dili olan Çuvaşçadır.”

Yani Yakutça ve Çavuşça bağımsız dillerdir ama Özbekçe, Kazakça, Kırgızca bağımsız diller değildir anlamına geliyor ki yine tamamen bilimdışı bir yaklaşımla karşı karşıyayız.

Bu sefer Akay Aktaş Bey söylemediğim cümleleri sanki söylemiş gibi alıntı yapıyor, buradan şahsıma bir eleştiri geliştiriyor. Aynen aktarıyorum:

“Nitekim M. Özden eleştiri ve yorumunda hepsinden Türkçe diye söz eder. Türkiye Türkçesi, Kuzey Azerbaycan Türkçesi, Kırgız Türkçesi gibi. Ama Latinceden amel olan İspanyol-Portekiz-İtalyan dillerine kimse İtalyan Latincesi filan deme garabetine düşmez.”

Ben Kırgızca, Özbekçe, Kazakça bağımsız dillerdir diye yüzlerce kez yazdım ama Akay Aktaş Bey biraz “şark kurnazlığı” yapıp, “Kırgız Türkçesi vb” gibi ifade kullandığımı ima ederek okuyucuyu yanıltmaya çalışıyor. Bu pek de yakışık almıyor.

Sonuç olarak şunu söylüyorum:

Kırgızca, Özbekçe, Kazakça vb diller bağımsız dillerdir. Ural-Altay dil grubuna bağlı oldukları için benzer cümle yapılarına sahip olabilirler ama bunların bağımsız dil olduğu gerçeğine engel değildir.

Türki dilleri arasında bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi “Hoch Deutsch” veya “Fasih Arapça” gibi “standart” bir dil yoktur. Bir Kırgızla bir Özbek “Standart Türkçe” ile değil “Rusça” ile anlaşır.

Benzer durum Kürt dilleri arasında da vardır: Kürtçe’de beş bağımsız dil oluşmuştur. Bunların lehçe olabilmesi için bu beş dilin birbirleriyle anlaşabileceği “Standart Kürtçe” olması gerekir ki o da yoktur. Türkiye’de yaşayan bir Zaza ile Kurmanç “Türkçe” konuşarak anlaşır tıpkı Kırgız ve Özbek’in “Rusça” konuşarak anlaşması gibi.

Daha önce yazdım: Dil konusuna iki şekilde yaklaşılır: Dilbilimsel ve Siyasal.

Akay Aktaş Bey iki yaklaşımı karıştırarak kendi ifadesiyle “TOŞABİCA” bir durum yaratmıştır.

 108 Toplam Görüntülenme