Değerli Okuyucular:
Bugün Iğdır’ın Büyük Millet Meclisi (BMM) sınırlarına katılışının 101. yıl dönümüdür. Böyle özel bir günde, bir asır önce yaşananları tekrar gözler önüne sermekte yarar görüyorum.
Iğdır’ımız talihsiz bir yerdir. Iğdır İç Savaşının gerçek kahramanları hep göz ardı edilmiş, adı şanı belli olmayan isimler ön plana çıkarılmış, kahraman ilan edilmiştir veya edilmeye devam edilmektedir. Maalesef bu alışkanlığın “inadına inat” bir tarzda halen devam ettirildiğini görmek üzücüdür. İsterseniz, kısaca Iğdır’da olup bitenlere bir göz atalım:
TRANS-KAFKASYA DEMOKRATİK FEDERATİF CUMHURİYETİ
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) devam ederken Ekim 1917 tarihinde Rus Bolşevik Devrimi olur. Lenin’in emri kesindir: “Bu bir emperyalist paylaşım savaşıdır. Cephelerdeki askerleri koşulsuz bir şekilde geri çekiyoruz.”
Çarlık Rus ordusu, Osmanlı ordusunu mağlup etmiş Sivas’a kadar ilerlemiştir. 1915 yılında Osmanlı Hükûmeti, sınırları içerisindeki Ermenileri, düşmanla (Ruslarla) işbirliği yaptığı veya yapacağı iddiasıyla tehcire zorlamış, Anadolu coğrafyası Ermeni nüfustan temizlenmiştir. (Bu tehcir sırasında yaşananlar ayrı bir yazı konusudur.)
Rus ordusu, geri çekilirken, silah ve cephanesini kendileriyle birlikte savaşan Ermeni milislere bırakır. Bir anda, Doğu Anadolu’da Osmanlı ordusuyla Ermeni milis güçleri karşı karşıya kalırlar.
Güney Kafkasya’daki üç önemli halk; Gürcüler, Ermeniler ve Azeriler birlikte hareket ederek 22 Nisan 1918’de Trans-Kafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti’ni kurarlar. Bu Cumhuriyet kısa ömürlü olur. Federatif devlet yapısında bir araya gelen üç halk, hızla sınırlar konusunda kendi aralarında anlaşma sağlarlar.
Sınırlar güvence altına alınınca, Gürcistan, 26 Mayıs 1918’de Federal Cumhuriyet’ten çekilir, bağımsızlığını ilan eder. Bunun üzerine Azerbaycan ve Ermenistan da iki gün sonra, 28 Mayıs 1918’de, bağımsızlıklarını ilan ederler.
ERMENİSTAN CUMHURİYETİ VE SÜRMELİ BÖLGESİ (28 Mayıs 1918-14 Kasım 1920)
Sürmeli Bölgesinde (bugünkü Iğdır ili sınırları) yeni bir dönem başlar. Okuyucularıma, 28 Mayıs 1918’de Sürmeli Bölgesinde yaşayan halklar konusunda bilgi vermek isterim:
Rus ordusu ve Rus siviller, 1917 devrimiyle Sürmeli bölgesinden çekilince geride dört farklı etnik ve dini yapıdan oluşan ahali kalır.
- Müslüman Sünni Kürtler
- Ezidi Kürtler
- Azeriler
- Ermeniler
28 Mayıs 1918 tarihinde; Iğdır, Tuzluca, Karakoyunlu ve Aralık’taki etnik grupların köyleri ve yerleşim yerleri şöyledir (Mecit Hun’un anılarından):
ERMENİLER: Iğdır merkez (Iğdırmava ve Sultanabat hariç), Alkamerli, Halfeli, Hoşhaber, Hakveyis, Özdemir, Pulur, Yüzbaşılar, Kadıkışlak, Tecirli, Evci köyleri; Karakoyun ilçesinin Mürşitali, Alican, Taşburun köyleri ile Aralık ilçesinin Yukarı Topraklı köyünde;
AZERİLER: Iğdır merkezinin Iğdırmava ve Sultanabat mahalleleri ile Küllük, Çalpala, Bayraktutan, Aşağı ve Yukarı Çarıkçılar, Yaycı, Çavuşbahçe, Kasımcan, Kazancı, Kuzugüden, Erhacılar, Melekli,Taşlıca, Sıçanlı, Kundo, Alıköçek, Oba, Sarıçoban; Karakoyunlu’da, Karakoyun ilçe merkezi, Bayatdoğanşalı, Zülfikar, Cennetabat, Gökçeli, Kacardoğanşalı, Koçkıran ve Şireci köylerinde; Aralık’ta, Aralık ilçe merkezi, Aşağı Çiftlik, Emince, Ortaköy, Tazeköy, Yukarı Çiftlik ve Hasanhan köylerinde;
KÜRT AŞİRETLERİ: Iğdır’da; Asma, Çilli, Gülpınar, Mezra, Örüşmüş, Suveren köylerinde; Karakoyun ilçesi Bulakbaşı köyünde; Aralık ilçesinin Adetli, Aratan, Babacan, Gödekli, Hacıağa, Karahacılı, Kıraçbağı, Kulukent, Ramazankent, Tarlabaşı, Yenidoğan, Çamurlular, Aşağı Topraklı köylerinde;
EZİDİ KÜRTLER: Karakuyu, Bendemurat, Karaçomak, Güngörmez, Harmandöven, Nişankaya köylerinde oturmakta idiler.
Tuzluca’da Ermeni yok gibidir. Aslanlı, Sinek köylerinde Ezidiler, diğer köylerde Kürt aşiretlerle Azeriler oturmaktadırlar.
**
Mecit Hun’un anılarından açıkça görüleceği gibi o dönem dört halk, iç içe yaşamaktaydılar.
Bu tarihe kadar Sürmeli bölgesinde Müslüman ahali, herhangi bir baskı veya katliamla henüz karşı karşıya gelmemiştir.
Her şey, Ermenistan Cumhuriyeti’nde 21-23 Haziran 1919 tarihinde yapılan seçimlerle değişir. Müslüman ahali (Sünni Kürtler ve Azeriler) seçimleri protesto eder. Bu durum Ermenistan Cumhuriyeti’nin meşruluğuna vurulmuş bir darbe olarak algılanır. Ermeni Hükûmeti, Sürmeli bölgesinin, Müslüman ahaliden temizlenmesine karar verir.
Sürmeli Bölgesinin dört kadim halkı, ikiye ayrılır: Bir yanda Ermeniler ve Ezidi Kürtler, diğer yandan Sünni Kürtler ve Azeriler. İki taraf arasında acımasız bir iç savaş başlar.
Bu tarihe kadar birilerinin iddia ettiği gibi Iğdır’da ne bir milis gücü ne komite ne de buna benzer askeri / sivil bir örgütlenme vardır. Sürmeli bölgesi; Kars ve Nahcivan merkezli kurulan Cenubi Garbi Kafkas Hükûmeti ve Aras-Türk Cumhuriyetlerinin etki alanındadır. Sürmeli bölgesi, her iki Cumhuriyete de temsilci veya delege göndermiştir ancak bunların bir önemi yoktur.
Temmuz 1919 tarihinden itibaren Ermeni güçleri, Müslüman ahaliye karşı genel bir saldırıya geçer. Köyleri ovada kurulu olan Müslüman Kürt ve Azeri ahali hedef durumundadır.
İlk hedef, Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya’sı sınırında kurulu ama Çarlık Rusya’sına bağlı, Kürtlerin meskun olduğu Kucak köyüdür. Köyün tüm ahalisi (250’den fazla) boğazları kesilerek soykırıma uğratılır. Ermeni güçleri, vakit kaybetmeden, Oba, Küllük, Hakmehmet ve diğer Azeri köylerine yönelirler, soykırıma devam ederler.
Ermeni güçlerinin saldırısına dayanamayan ve köyleri ovada kurulu olan Redkan (Redkî) aşireti (Karasu Çayı kıyısında, ova tarafında kurulu olan eski Çamurlu köyü) ve bugünkü Kazım Karabekir Tarım İşletmesinin olduğu yerde kurulu olan 14 pare Brukan (Brukî) köyleri, kendilerini savunamazlar, çareyi Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki Muş ve Van’a sığınmakta bulurlar.
Azeri ahalinin büyük bir kısmı İran Azerbaycan’ına sığınmak için perperişan yollara düşer (Kaça-Kaç / Kırxın). Bir kısmı da ovadaki en büyük Azeri köyü olan Melekli’ye sığınır. Kısa sürede Melekli köyündeki nüfus 3000’nin üzerine çıkar. Ermeni güçleri Melekli’yi kuşatma altına alır.
Bütün bunlar olurken, köyleri Karasu Çayının Kıre’ye (Ağrı Dağı’nın taşlı yamacına) tarafında kurulu olan aşiretler kendi imkanlarıyla milis gücü oluştururlar:
Ahmed Şemo (Hun) komutasındaki Geloylu milis gücü;
Hacı Tahir (Muçu) komutasındaki Redkan (Redkî) milis gücü;
Emere Besê (Ömer Bülbül) ve Emere Nevo oğlu İsa (Turan) Gelturan (Gelturî) milis gücü;
ve Gıskan (Gıskî) aşireti milis güçleri hep birlikte Gıskan Aşireti lideri Ali Mirze Bey’in komutasında birleşirler.
Ermeni güçlerinin en önemli merkezi Taşburun’dur. Bu yüzden en zor görev Ali Mirze Bey’in üzerindedir.
Orta Iğdır’da, Orgof (Suveren) merkezli olarak Kerem ve Fettah Beylerin (Güneş) yönetimindeki Zilan milis gücü vardır.
Batı Iğdır’da, Pernavut merkezli Şamil Bey (Ayrım) yönetiminde, Kürt (Şemkan Aşireti ve Yüceler) ve Azeri milis gücü bulunmaktadır.
Ağustos 1919’da yukarıdaki milis güçleri dışında başka da silahlı bir güç yoktur.
İç Savaş tüm hızıyla devam eder. Ermeni güçlerinin kesin bir üstünlüğü vardır.
Kuşatma altındaki Melekli’yi kurtarmak için Hacı Ali Ekber Bey (Tufan), yardım almak için harekete geçer.
Mecit Hun’un yayımladığı Pamukova Gazetesi’nin 17 Kasım 1954 tarihli nüshasında Hacı Ali Ekber Tufan anılarını kendi kaleminden yayımlar:
“1905 yılında Türklerle Ermeniler arasındaki gerginlik ve mücadeleden sonra Millî hissiyatın uyanması ve İslâm-Türk aleminin ittihada karşı temayül göstermesi mevzuunda sarf ettiğimiz gayretler ve yapmış bulunduğum naçizâne hizmetlerden bahsetmeyeceğim. Ancak kurtuluşun bazı hatıralarından bahsetmeyi faydalı addetmekteyim.
1334 (1918) yılında Ordumuz Kafkasya ve İran’dan çekilmiş ve Fırka kumandanı Ali Kemal Bey, Binbaşı Mehmet Bey’den halkı teşkilâtlandırmak üzere 4 kişi istemişti.
Mehmet Bey’in de tensibiyle Hamit Beyoğlu Fettah Güneş, Ali Bey oğlu Tayfur (Burukan Aşiretinden Eli Ağa’nın oğlu Tayfur Kederli. Mücahit), Melekli köylü Ağabey ve ben vazifelendirildik. Cephane ve tüfek ile halkı intizamlı bir şekilde teşkilatlandırmak için subay getirmek üzere Kars’ta Yakup Şefki Paşa nezdinde bir heyet gönderilmesi kararlaştırıldı.
Giden heyet, merhum Alieşref Bey (Güneş) ve Revanlı Rıza Bey’lerdi. Yakup Şefki Paşa o günkü vaziyet icabı yardımda bulunamadığından heyet eli boş dönmüş ve maneviyatları kırılan halk da Iğdır’ı terk ederek İran’a gitmek zorunda kalmıştır. Çobankereli ve Revanlılar Xoy’da; Saraşlılar, Gödekliler ve Ahuralılar da Karaköse ve Erzurum’da yerleştiler. Tabii zayıf kalan bizler de teşkilatı kurmağa muvaffak olamadık.
Bu arada ben ailemle birlikte Şeril’e, akrabalarım Esat, Kurban, Medet ve Celil de D.Bayazıt’a gittiler. Bir müddet sonra gelip bizi de İran tarikiyle (yoluyla) Doğubayazıt’a getirdiler.
Bu arada Ermeniler, Iğdır ve civarında Müslümanları tazyike ve katliam hazırlılarına başladılar ve Türklerin en çok barınağı olan Melekli’yi Kire tarafından (Ağrı Dağı tarafından) muhasara etmişlerdi. O zaman Beyazıt’ta muhacir olarak bulunan Söğütlü Mahallesinden Tüccar Abbas’la birlikte Fırka kumandanı Cavit Bey’e giderek vaziyeti anlattık. Birkaç günlük intizardan (beklemeden) sonra bize bir şey yapamayacağını ancak aşiret reisleriyle görüşmemizin faydalı olacağını resmen bildirdiler. Derhal, bilahare Bayezid Mebusu Şevket Bey’e baş vurduk. Şevket Bey, Şeyh İbrahim Bey, Abdülvahap Bey ve Zorzade İzzet Efendi’yi çağırarak kısa bir müşavereden (danışmadan) sonra bizzat kendisi de iştirak etmek suretiyle Melekli’yi kurtarmağa karar verdiler. Fakat Şevket Bey’in istifasını icap ettirdiğinden yerine, Bro Hesso Telli namıyla maruf (bilinen) İbrahim Ağa gönderildi.
Giden bu aşiret kuvveti Ermenilere büyük telefat (can kaybı) vererek 3000’e yakın Türk’ü kurtarıp Erhacı’ya getirdiler. O zaman Ermeniler de katliama başlamıştı. Kılıçtan ve zulümden kurtulanlar Erhacı’ya sığınıyordu.
Kerimbeyli’de Cengiz Bey adında bir subayımız teşkilât kuruyor ve bir taraftan da Bulakbaşı mevkiine asker gönderiliyordu. Bu yeni teşkilatlanma Erhacı’ya da sirayet etti ve buradaki dağınık kuvvetler talimli bir şekilde bir araya gelmek üzere asker gönderildi. Erhacı’daki teşkilâtta Hacı Xanlar Bey, Şefi Öcal, Melekli Mirza Memet oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife’nin büyük emekleri var. Bunlar bir taraftan da erzak topluyorlardı. Birkaç gün sonra Erhacı’daki yığınak Iğdır’a taarruz etti. Evvelâ bu cemaati asker zanneden Ermeniler kaçmışlarsa da bilahare vaziyete muttali olarak tekrar Iğdır’a döndüler. Bunun üzerine Erhacı’daki halk Orgof‟a çekilmek zorunda kaldı. Buradan Bayazıd’a gelinerek İran’a geçildi. İşte bu suretle gerek Ermeni mezalimi ve gerekse erzak noksanlığı yüzünden bütün Iğdır halkı İran’a çekilmişti. Bizler ekseriyetle Hoy civarında olan Senger, Tazeköy ve Kişmiş Tepe’de yerleştik. Kışı burada geçirdikten sonra tekrar Bayezid’e geldik. Bu sırada Ordu Iğdır’ın işgali hazırlığına başlamış ve Gündeli Süleyman birkaç neferle birlikte yanlarında Melekli Cevat Han, Abdullah oğlu Yusuf ve Salman oğlu Feyzullah oldukları halde Beyazıd’a geldiler.
Iğdır üzerine yürüyen askeri kıtada kardeşim Eset, Bahçeli oğlu Hüseyin, Abbas oğlu Haşim de gönüllü bulunuyordu. Birinci defasında Iğdır’ı alamadık. İkinci seferde Aşiret Alaylarının (Hamidiye Alayları) iştirakiyle Iğdır 12 Kasım 1920 tarihinde işgal edildi.”
**
Hacı Ali Ekber Tufan’ın anılarında da belirttiği gibi Melekli ahalisinin yardımına Bayazıt’taki İbrahim Bey’in komutasındaki Hamidiye Alayına bağlı olarak görev yapan Bıro Heski Telli (İbrahim Ağa) gider, kuşatmayı yarar ve 3000 civarındaki ahaliyi Erhacı düzlüğüne getirir, daha sonra İran Azerbaycanı’na geçmesine yardımcı olur.
Ermeni güçleri Kars ve Ardahan bölgesinden püskürtülünce, BMM’ne bağlı askeri güçler, Hamidiye Alayları ve Iğdır’ın yerel milis güçleri işbirliği içinde Iğdır’ı kuşatmaya alırlar.
KÜRT AŞİRET LİDERLERİNİN KALEME ALDIĞI MEKTUP
28 Mayıs 1918 yılında Ermenistan Cumhuriyeti kurulur. Haziran 1919’da Ermenistan Cumhuriyeti’nde seçimler yapılır. Müslüman ahali (Azeri ve Kürt) seçimleri boykot eder. Bunun üzerine Ermeni devlet adamları ve ileri gelenleri bölgede yaşayan Kürt ileri gelenlerine mektup göndererek Ermenistan Cumhuriyetine destek vermelerini isterler. Çünkü karşılarındaki gerçek muhatap ve örgütlü güç Ali Mirze Bey, Hamit Bey ve bu yerel milis güçlerine destek veren Bayazıt’taki Hamidiye Alayları liderleridir.
Ermeni kökenli Baron Haçador Ağa da 1919 yılı Ağustos ayında Kürt liderlerine bir mektup gönderir. Kürt ileri gelenleri Baron Haçador Ağa’ya aşağıdaki mektupla cevap verirler:
“Baron Haçador Ağa, Mektubunuzu aldım. Ermenilerin ağuş-ı İslâmiyette (İslamiyetin kucağında) pek mes’udane idame-i hayat ( mutlu bir hayat devam) ettikleri sırada bile yine makasıd-ı asliyyeleri (asıl niyetleri) uğrunda hafi (gizli) ve celi ( açık) her türlü fenalığı ikâdan (yerine getirmekten) geri durmamışlar ve ezcümle bu harpte cepheden müsellâhan (silahlı olarak) firarla Rus ordularına iltihak etmişlerdir. Bunu inkâr edemezsiniz. Binaenaleyh (Bununla birlikte) ihanetleri tamamen ve gaye-i maksadları (niyetleri) zahire (açıkca) anlaşılan Ermenilerle, İslâm-Kürt milleti meyanelerinde (konularında) uzlaşmak imkânı kalmamıştır.
Ve beş seneden beri (1914-1919) İslâmiyeti mahvetmeye fırsat buldukça nüfus-ı İslâmiyeyi (Müslümanları) şiar-ı insaniyete ( insanlık şiarına) aykırı bir tarzda balta ve süngülerle katil ve muhadderat-ı Osmaniyye’ye (Osmanlı kadınlarına) tecavüz etmeyi mubah gören Ermenilerle Kürt milleti bir araya gelemez. Ermenilerin on misline faik (üstün) olan Kürt milleti, Ermeni himayesine giremez ve girmesi imkânsızdır. Evet; biz de kan dökülmesine taraftar değiliz. Fakat cümle-i âmaliniz ( ümidiniz) olan nüfus-ı İslâmiyenin (Müslümanların) ten[1]siki (düzenlenmesi) yolundaki azim ve harekâtınızı var kuvvetimizle mennedeceğiz. Ermeniler böyle vahşiyane İslâm nüfusunu katletmekle ihraz-ı ekseriyet (çoğunluğu elde) edemezsiniz. Böylelikle icra-yı hükümet (yönetmek işini) de hiç edemezsiniz. Bizim sizinle hal-i sükünetle (barışçıl) yaşamamız şerait-i âtiyeye ( gelecekteki şartlara) bağlıdır.
- Sulhün takarrününe (barışa) değin Ermeniler, Aras nehrinin arkasına yani obür tarafa geçmelidir.
- Iğdır havalisini tahliye etmeli ve Kürt milletine terk eylemelidir.
- Netice-i sulha (barış sonuna) kadar hiçbir Ermeni sudan geçmeyecektir. Arzularıyla bu havalide kalacak yerli Ermeniler bizim teşkilât ve emrimize itaat edecektir.
- Ermeniler içimizde kat’iyyen (asla) silah taşımaya selahiyetli (yetkili) olmayacaktır. Ve Ermeni askeri sulhün neticesine kadar bu havaliye gönderilmeyecektir.
- Aras nehrinin arka cihetinde yani Ermeniler içinde kalan İslâm kardeşlerimizin hukuku, canı, malı mahfuz kalacaktır
- Bu şerait (şartlar) kabul ve icra kılındığı takdirde tarafeyn (taraflar) taarruz ve tecavüz etmeyecek ve sulhe intizar (barışa saygılı olacaktır) eyleyecektir. İşte Haçador Ağa! Nokta-i nazarımız (görüşlerimiz) ve şeraitimiz (şartlarımız) altı maddeden ibarettir. Kabul olunduğu takdirde naire-i harp (savaş ateşi) itfa (söndürülecek) olunacak, aksi halde tevessü (yayılarak) ederek İslâm milleti ribka-i esaretinizden (boyunduruğunuzdan) kurtulmak çarelerine tevessül (başvuracak) ve Cenab-ı Hakk’tan nusreti tazarru (yardım dileyecektir) eyleyecektir. Bu vesileyle mukabeleten ellerinizi sıkarım Hoçador Ağa cenapları.
4 Eylül 1335 (1919) Mektubu imzalayanlar:
Aşiret Rüesasından (Aşiret başkanlarından)
Bu dahi: Hamit Bey
Bu dahi: Ali Merze Bey
Bu dahi: Ahmet Haso Ağa
Bu dahi: Yusuf Ağa
(Kaynak: Kâzım Karabekir Paşa, İstiklâl Harbimiz, birinci cilt, sayfa 378)
Şimdi okuyucularıma mektubun altında imzası bulunan aşiret reislerini tanıtmak istiyorum:
Hamit (Güneş) Bey: Fettah, Kerem, Abdurrezak ve Naci Bey kardeşlerin babasıdır.
Ahmet Haso (Konyar) Ağa: Doğubayazıt bölgesinden Merhum İsa Konyar’ın babası ve Merhum Hüsrev (Xosrov) Bey’in dedesidir.
Yusuf (Çekim) Ağa: Mala Resê Çelê aşireti lideri ve Gur Hesso’nun kardeşidi.r
Ali Mirze (Yiğit) Bey: Rus yönetimi altındaki Celali aşireti lideridir. Geloylu Ahmed Şemo, Gelturanlı Emere Bese (Ömer Bülbül) / Emere Nevo oğlu İsa ve Redkanlı Hacı Tahir (Muçu), Ali Mirze Bey’in liderliğinde iç savaşı yürütmüşlerdir.
Bu mektubun da gösterdiği gibi Ali Mirze Bey ve arkadaşları, 5.maddede belirttikleri gibi, Aras nehrinin öte yanındaki Azeri ve Kürtlerin can güvenliğinden kendilerini sorumlu tutmuşlardır. Sürmeli Bölgesinden Ali Mirze Bey ve Hami Bey, Ağustos 1919’da başlayan Ermeni katliam ve soykırımlarına karşı tepkili olduklarını beyan ederler.
EKİM 1920
Bundan sonrasını Mecit Hun’un sahibi olduğu PAMUKOVA gazetesinin 12 Kasım 1954 tarihli nüshasındaki kendi köşe yazısından aktarmak istiyorum:
“Ermeniler eski huduttan (Kars ve Ardahan) tamamen püskürtülüp Iğdır ovasına ve kısmen Aras nehrinin ötesine atıldıktan sonra teşkilatçı ruh bütün Aras boyuna hâkim oldu. Karaköse’deki (Bayezid Vilayeti) Hamidiye Alayları da Iğdır üzerine yürümeğe başladı.
Ekim 1920’de vaziyet şöyle idi:
Karakale-Küllük hattı Hasanali Bey oğlu Şamil Bey (Ayrım) idaresindeki fahri Ayrım birlikleri;
Karakale-Tuzluca hattında Eyüp Paşa oğlu Resul Bey idaresindeki Hamidiye alayı;
Küllük-Iğdır hattında Liva kumandanı Abdulkerim Bey idaresindeki bir süvari Bölüğü ve 4 top;
Orgof-Erhacı-Halfeli hattında Hamit Bey oğlu Kerem Bey (Güneş) idaresindeki fahri Zilan birliği;
Kültepe-Yarmalar hattında Şeyh Abdükadir (Kotan) idaresindeki Celâli Hamidiye Alayı;
Karakoyun-Taşburun hattında Ahmet Bey oğlu İsa Bey (Konyar) yönetiminde Celâli Hamidiye Alayı;
Karakoyun-Taşburun hattında İbrahim Ağa (Bıro Heski Telli) idaresinde Celâli Hamidiye Alayı;
Taşburun-Hasanhan hattında Ali Mirza Bey (Yiğit) idaresindeki fahri Celâli (Geloylu, Gıskanlı, Gelturanlı, Redkanlı ve diğerleri) birlikleri;
Iğdır-Taşburun hattındaki mahalli kuvvetler Karakoyun tepelerine yerleştirilen 17. Alay komutanı Firuz Bey idaresindeki askeri birliklerle Gilesorlu Veli Bey,
Gergerli İsrafil Bey (Emekli Baştabip İsrafil Gökçe) ve Hüseyin Bey idaresindeki Saraçlı Hamidiye Alayı ile takviye edilmişti. Fırka kumandanı Cavit Paşa’nın karargâhı Orgof’ta (Suveren) idi. Yerlerini muntazam bir şekilde alan askeri ve mahalli kuvvetler bir müddet Kars’ın kurtulmasını beklediler. Fakat ufak tefek çarpışmalar oluyordu. Ermeniler ise Milli Mücadele kuvvetleri karşısında mukavemet edemeyeceklerini anlayınca Aras’ı geçerek ufak bir kuvvetle Iğdır’ı savunuyorlardı. Nihayet 5 Kasım’da akdedilen 7 günlük bir mütarekeden (ateşkes) sonra üç istikametten Iğdır üzerine yürüyen Kurtuluş kuvvetleri Anavatanın bu köşesini işgal ettiler. Kasabada Ermenilerin askeri kuvvetleri olmadığı için çarpışma olmadı ve bu suretle Iğdır 34 yıl evvel bugün Anavatana ilhak edildi.”
Değerli okuyucu! Yukarıda aktardığım bilgiden de anlaşılacağı üzere Hamidiye Alaylarının Iğdır’daki İç Savaşta rolü belirleyici olmuştur.
Ermeniler, Iğdır’ı boşaltmak için bir haftalık süre isterler. Bu istekleri kabul görür. Ermeniler, sivilleri ve askeri güçlerini Alican köprüsünden Erivan tarafına geçirirler. Köprüyü de yakarlar. Bir hafta sonra Iğdır’ı kuşatmaya alan güçler koordineli olarak saldırıya geçerler. Tek bir kurşun atmadan Iğdır, BMM sınırlarına dahil edilir. (Mehmet Çavuş isimli birisinin şehit edilmesi, uydurma bilgidir.)
28 Mayıs 1918-14 Kasım 1920 tarihleri arasında Sürmeli bölgesinde sadece yukarıda bahsi geçen dört etnik ve dini grup vardır. Örneğin, İngilizlerin ayağı Kars’a değmiştir ama Sürmeli ovasına gelmemişlerdir. Rus ordusu zaten çekip gitmiştir. Osmanlı ordusu ve daha sonra onun yerine geçen BMM ordusu da Sürmeli bölgesinde mevcut değildi. İç savaş bütün şiddetiyle devam etmiş ve Iğdır’ın kaderini belirlemiştir.
Maalesef dezenfermasyon yıllarca devam ede gelmiştir. Kars merkezli kurulan Cenub-i Garbi (Güney Batı) Kafkas Cumhuriyetinin ve Nahcivan merkezli kurulan Aras Türk Cumhuriyetinin, ne Iğdır’da Ağustos 1919 tarihinde yaşanan soykırımları engellemeye ne de Iğdır’ın kuşatılmasında (Ekim 1920) yer almaları mümkün değildi, çünkü bu cumhuriyetler o tarihlerde yıkılmıştı.
Cenub-i Garbi Kakfas Hükûmeti : Kuruluş: 1 Aralık 1918 Yıkılış:19 Nisan 1919
Aras Türk Cumhuriyeti: Kuruluş: 22 Kasım 1918 Yıkılış: 26 Haziran 1919
Yukarıda görüldüğü gibi iki Cumhuriyet, Iğdır’ın en zor anında yani Ağustos 1919 tarihinde varlıklarını sürdürmüyorlardı.
Diğer bir hata da Kazım Karabekir Paşa’nın bizzat ordularının başında Sürmeli toprağına girdiği yönündedir. Bu da doğru bir bilgi değildir. Öncelikle Kazım Karabekir Paşa’nın Iğdır’a ilk gelişine bir göz atalım: Yapı Kredi Yayınlarında çıkmış İstiklal Harbi kitabının İkinci Cilt sayfa 1236’da Kazım Karabekir Paşa, Iğdır’a ilk gelişini anlatır. Bu aynı zamanda Kazım Karabekir Paşa’nın Sürmeli toprağına ayağının ilk değdiği andır. Tarih 17 Mayıs 1338 Rumi yani Miladi 17 Mayıs 1922’dir. Iğdır İç Savaşı 14 Kasım 1920’de son ermiştir. Yani Iğdır’ın, BMM sınırlarına katılmasından 1.5 yıl sonra Kazım Karabekir Paşa, Iğdır’a gelmiştir.
Osmanlı Devleti’nin yıkılıp yerini BMM Hükûmetine terk ettiği yıllarda, ülkenin başka hiçbir yerinde iç savaş yaşanmamıştır. Ayrıca, Iğdır, Misak-i Milli (Ulusal Yemin) sınırları içinde gösterilmediğinden, BMM güçlerince en az önemsenen bölge olmuştur.
Bugün, 101 yıl öncesine baktığımızda karşımıza çıkan tablo özetle yukarıda gibidir. Iğdır’ın BMM Hükûmeti sınırlarına katılmasında şehit olanları ve emeği geçenleri rahmetle anıyoruz.
Iğdır, 101 yıl geriye baktığı gibi 100 yıl ileri de bakmasını öğrenmelidir. Geçmişte yaşananlar önemlidir, hatırlanmalıdır, ders çıkarılmalıdır. Ama asıl önemlisi bugünkü Iğdır’ımızı bir barış kenti yapmak ve geleceği kucaklamaktır.
Saygılarımla,
Mücahit Özden Hun