TOPLAM GÖRÜNTÜLENME: 345
Iğdır’ın yakın siyasi tarihinin bölümlere ayırıp incelenmesi gerektiğinde özellikle tez hazırlayan ve akademik çalışma yapan araştırmacıların zorlanacağını tahmin ediyorum. Hem akademik çalışma yapacak değerli arkadaşlara fikir vermek hem de okuyucularımı bilgilendirmek amacıyla bu kısa makaleyi kaleme almaya karar verdim.
Siyaset biliminde bir şehrin, bölgenin, ülkenin hatta dünyanın siyasi tarihinin dönemlere ayrılarak incelenmesi gelenek olmuştur. Sol veya sosyalist düşünceye bağlı okuyucularım insanlık tarihinin İlkel Komünal Toplum, Köleci Toplum, Feodal Toplum, Burjuva Toplum ve en nihayet Sosyalist (Komünist) Toplum olarak bölümlere ayrıldığını ve incelendiğini bilirler. Bu geçişler elbette keskin ve ani olmamıştır. Aynı yaklaşımı örneğin Osmanlı Devletinin siyasi tarihinde de gözlemlemek mümkündür: Beylik Dönemi, Kuruluş Dönemi, Yükselme Dönemi, Yayılma ve Doruk Dönemi, Krizler ve Değişim Dönemi, Duraklama ve Reformlar Dönemi, Gerileme ve Dağılma Dönemi.
Benzer bir sınıflandırmayı 20nci yüzyıl Iğdır Tarihi için de yapmamız acaba mümkün müdür diye sorguladığımızda karşımıza çıkan dönemleri şu ana başlıklar altında toplayabiliriz:
- RUS YÖNETİMİ (1900-1917)
Bu dönemde Iğdır bölgesi Çarlık Rusya’sı ileri karakolu görevini üstlenmiştir. Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya’sı arasındaki sınır bugün Suveren (Orgof) köyünün biraz yukarısından yani bir anlamda Üniversite Yerleşkesinin olduğu yerden geçmekteydi. Sınır karakol şehri olarak Iğdır’da güçlü bir Rus Kazak ordusu ve Topçu Alayı vardı. Bugün Iğdır’daki “Topçular Mahallesi”nin adı Rus Topçu Alayının orada konuşlanmasından gelir.
- ERMENİSTAN CUMHURİYETİ VE İÇ SAVAŞ DÖNEMİ (1917-1920)
Bu noktada okuyucumun dikkatini bir noktaya çekmek isterim. 1917 yılında Rusya’da Bolşevik Devrim olunca Lenin, Birinci Dünya Savaşı’nı Emperyalist ve Paylaşımcı bir savaş olarak değerlendirdiğinden cephedeki tüm askerlerin geri çekilmesini istemiştir. Sivas’a kadar Doğu Anadolu’yu işgal eden Rus ordusu sadece Iğdır bölgesini değil tüm Güney Kafkasya’yı boşaltır, ortaya çıkan siyasi boşlukta Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan devletleri kurulur. Yeni kurulan Ermenistan Devleti, Iğdır bölgesindeki Müslüman ahali üzerinde baskı kurar, katliam yapar, onları göçe zorlar.
Bir kısım Kürt aşiretleri (Redkî, Brukî vb) Osmanlı toprağına sığınır. Azeri nüfus, İran Azerbaycan’ında güvenli bölgelere akın eder. Iğdır tarihinin en karanlık dönemi olan 1919 yılı halkın dilinde “Kaça-Kaç” olarak yer eder. Iğdır bölgesinde iç savaş başlar. Henüz Osmanlı Ordusunun ayağı Iğdır toprağına değmiş değildir. Rus ordusu zaten yoktur. İngilizler Kars’ı işgal eder ama benzer durum Iğdır için söz konusu olmaz. Müslüman olan Kürt ve Azeri ahali bir yanda, Ezidi ve Ermeni ahali karşı yanda olmak üzere iç savaş tüm gücüyle devam eder. Dağlık bölgede yaşadıkları için Pernavut’ta (Gaziler) Şamil Bey, Orgof (Suveren) ve yukarı köylerde Kerem Bey, Doğu Iğdır’da Ali Mirze Bey ve Ahmede Şemo Ermeni komitacılara direnirler. Kısacası şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Iğdır toprağında Rus-Osmanlı-İngiliz gibi devletlerarası bir savaş yaşanmamıştır. Her iç savaşta olduğu gibi taraflar destek için kendilerine yakın gördükleri güçlere başvurup yardım istemişlerdir. Bu anlamda “Iğdır’ın Kurtuluşu” tanımı kanımca yeniden gözden geçirilmelidir. Iğdır’ın dört kadim halkı birbirini öldürmüş, acı çekmiştir. Müslüman Kürtler, Kürt kökenli fakat dinleri farklı Ezidi ahaliye katliam yapmıştır. Osmanlı kökenli Ermeni komitacılar hem Azerileri hem Kürtleri (Kucax köyü) katletmiştir.
- BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DÖNEMİ (1920-1923)
Kısa süren bu dönemde Iğdır, o yıllar bir Osmanlı Vilayeti olan Bayezid’e bağlanmıştır. Bayezid Vali Yardımcısı Numan Efendi geçici kaymakam statüsüyle Iğdır’a gönderilmiştir. Bu dönemde Aras nehri sınır olarak belirlendiğinden karşılıklı göçler olmuş, özellikle Erivan ve köylerinden gelen Azeri nüfus Aras nehrini binbir zorlukla geçip Iğdır toprağına yerleşmiştir. Aileler parçalanmış, büyük acılar yaşanmıştır. İran Azerbaycan’ında güvenli bölgedeki Azeri nüfus tekrar Iğdır’a dönmüş ancak bu kez Ermenilerden boşalan köylere yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Örneğin, Çarlık Rusya’sı döneminde Azerilerin yaşadığı Taşlıca, Alikoçek gibi köylere dönüş olmamış, bu köyler boş kalmıştır.
- CUMHURİYETİN İLK YILLARI ( 1923-1930)
Cumhuriyetin ilanıyla Iğdır Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil olmuştur. Yedi yıl kadar devam eden bu dönemde Iğdır bölgesinde önemli siyasi ve sosyal olaylar yaşanmıştır. Bunları ana başlıklar altında şöyle toplamamız mümkündür:
- Ermeni ve Ezidi ahaliden boşalan dükkan ve evlerin açık artırma usulüyle satılması veya göçmenlere tahsis edilmesi
- 1926 yılında çıkarılan Ağa ve Beyleri Sürgün Yasası nedeniyle Iğdır’ın ileri gelen Azeri ve Kürt Beylerinin ya yakalanıp sürgüne gönderilmesi ya da sınırı geçip kaçmalarıdır. Çok ilginçtir sadece Iğdır bölgesinde Kürt kökenli olmayan beyler (Hacı Ekber Tufan vb) de sürgüne tabii kılınmıştır.
- Ağrı Dağı İsyanı (1926-1930)
- Ağrı Dağı ve eteğindeki köylerin yasak bölge içine alınması (1930)
- Kürt kökenli Numan Efendi ile Azeri kökenli İshak Bey’in öldürülmesi olayları
- HÜSNÜ BİNGÖL DÖNEMİ (1930-1950)
Merhum Hüsnü Bingöl’ün hayatı ve mücadelesi başlı başına önem arz ettiği için ve bu makale kapsamında bunun açıklamam yetersiz kalacağından birkaç cümleyle durumu özetlemek isterim: Subay olarak görevinden ayrılıp MAH(MİT)’da görev alır. Doğu Anadolu Bölge şefidir. MAH’ın Doğu Anadolu merkezi Ezurum’da olmasına rağmen Hüsnü Bingöl Iğdır’a yerleşmeyi tercih eder. Bunun başlıca nedenlerini özetlersek:
- Ağrı Dağı İsyanı sonrası ortaya çıkan durumun kontrol altına alınması, isyana katılan aşiretlerin cezalandırılması
- İran’dan gelen Azeri nüfus içinde İran hükümeti lehine ajanlık yapanların yakalanıp yargılanması
- Sovyetler Birliğinden kaçıp gelen nüfus içinde Sovyetler lehine ajanlık yapanların yakalanıp yargılanması
- DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ (1946-1960)
1950 seçimleriyle Iğdır’da çok seslilik dönemi başlar. Yıllardır Hüsnü Bingöl ve tek parti yönetiminin verdiği korkuyu üzerinden atan Iğdır’da ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta canlanma olur. Sinema açılır. Gazeteler yayın hayatına başlar. Partiler kurulur. Azeri-Kürt çekişmesi ilk aşamada yaşanmaz ama 1954 yılında Kürtlerin ileri gelen şahsiyeti Abdürrezak Güneş (Edê Bey) gönül verdiği Demokrat Parti tarafından Kürt olduğu için veto edilince Iğdır siyasetinde Kürt-Azeri gruplaşması hız kazanır. Bu zıtlaşma ve çekişme üst düzeyde siyaset yapanlar arasında olur. Tabanda karşılığı yoktur.
- SAĞ-SOL KUTUPLAŞMASI (1960-1980)
Her ne kadar arada 1971 Askeri Darbesi yaşansa da 20 yıl kadar devam eden bu dönemin en önemli özelliği Azeri-Kürt kutuplaşmasının biçim ve öz değiştirerek sağ-sol olarak ortaya çıkması, bu ayrışma ve çatışmanın tabana yayılmasıdır. Her ne kadar Azeri kökenli solcu veya çok az da olsa Kürt kökenli sağcı olsa da genel çizgi Azerilerin sağda Kürtlerin solda yer alması ve bu talihsiz süreçte Iğdırlı gençliğin “görünmeyen eller” tarafından birbirine kışkırtılmasıdır.
- PKK’NIN YÜKSELİŞİ VE IĞDIR’IN İL OLUŞU (1980-2000)
Bu dönem içinde Iğdır’ın sosyolojik ve siyasi yapısını etkileyen en önemli faktör PKK’nın Kürt gençliği içinde sempati toplaması, köylerde ve aşiret yapısı içinde yüzyıllardır devam edegelen katı sosyolojik yapıların yerle bir edilmesidir. Iğdır’ın 27 Mayıs 1992 tarihinde il olmasıyla milletvekili ve belediye seçimlerinde aşamalı olarak Kürtlerin siyasete ilgisi ve ağırlığı artmış, 21nci yüzyıla giren Iğdır’da etnik ve mezhepsel duruşlar kendilerini yeniden tanımlama gereği duymuştur.