UYUYAN DEV: IĞDIR’ın üçüncü bölümünü yazmayı planlarken sosyal medyada okuduğum bir yazı araya böyle bir yazı sıkıştırmama neden oldu. Azeri kökenli, Iğdır’ın duayen ismi, siyaset ve gazetecilik tecrübesiyle Iğdır’a yol göstermiş ve katkı sunmuş değerli bir büyüğümüze (A.S.) “Azerbaycan Türkçesi” yerine “Azerice” diye bir ifade kullandığı için çok sesli bir saldırı başlatılmış bir anlamda aforoz edilmeye varacak derecede cümleler kurulmuştu. Çok rahatsız oldum. Bu konuya biraz açıklık getirilmesi gerektiğine karar verdim. En azından kendi görüşlerimi tartışmaya açmak istedim.
Öncelikle kendimle ilgili bir konuda kısaca bilgi vermek isterim. Dillere karşı her zaman bir merakım ve ilgim oldu. Birçok dili akıcı şekilde konuşurken yine birçok dil üzerinde uzun yıllara varan çalışmalar yaptım ve yapmaya devam ediyorum. 2006 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’nde altı ay kaldım. Halkın kullandığı dil ile haşir neşir oldum. Hatta 500 kelimeye varan bir sözlük bile hazırladım. Azerbaycan’da konuşulan dil ve diller ile ilgili birkaç yazı çalışmam oldu, İngilizceye çevirip bu konuda doktora çalışması yapan Amerikalı arkadaşlara gönderdim. Kısacası şunu söylemek isterim ki yazacaklarım birinci elden ve tarihsel derinliği olan bir perspektiften kaleme alınmıştır.
Bir dil değerlendirmeye alınırken iki şekilde yaklaşım sergilenir:
- Dilbilim (Linguitics) açısından bir dilin ele alınması;
- Siyasi eğilim ve tercihler bakımından bir dilin ele alınması.
Çok ilginçtir Kürtler ve Azeriler (Azerbaycan Türkleri) bu sorunu birbirinden habersiz ve paralel olarak yaşamaktadırlar.
Önce Azerice / Azerbaycanca / Azerbaycan Türkçesi ile ilgili görüşlerimi yazmak isterim. Öncelikle doğru bilinen bazı yanlışları düzeltmek gerekir:
- “Azeri” kelimesi Ruslar tarafından icat edildi amacı Azerbaycan Türklerinin kardeş Türkiye ile olan bağlantısını koparmak ve sosyal bütünlüğünü sekteye uğratmaktı: Bu ifade gerçeği yansıtmıyor. Ruslar kendi imparatorluklarındaki tüm Türkleri “Tatar” olarak çağırmıştır. “Azeri” kelimesini asla kullanmamışlardır. “Azeri” kelimesini İranlılar kullanmıştır. Bugün Ruslar Azerice veya Azerbaycan Türkçesi için азербайджанский язык (Azerbaycan dili) ifadesini kullanırlar. Hatta 19ncu yüzyılın sonunda Bakü ve Gence’de Russko-Tatarskaya Şkola (Rus-Tatar Mektebi) ismiyle kurulan okullarda Azerice’nin öğretildiğini biliyoruz
- Kuzey ve Güney Azerbaycan 1828 Türkmençay anlaşmasıyla ikiye bölündü. Bu anlamda her iki Azerbaycan 200 yıla yakın bir zaman birbirinden kopuk gelişti. Kuzey Azerbaycan (Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti) Çarlık ve Sovyet Rusya’sının etki alanında kalırken, Güney Azerbaycan daha çok İran ve İran Hanlıklarının nüfuz alanına girdi. Doğal olarak her iki Azerbaycan’ın dili içinde bulundukları ana kültürden etkilenerek farklı çizgide gelişti. Bugün Güney Azerbaycan’da Azerbaycan Türkçesi / Azerice ile eğitim yapılması yasaktır.
- Kuzey Azerbaycan’da yüzyıl içinde üç kez alfabe değişikliği yaşandı. 1929 yılına kadar Arapça alfabesi; 1929-1938 Eski Latince; 1938-1991 Kiril Alfabesi; 1991’den beri yeni Latince alfabe. Alfabe değişikliğinin bir dile vurulacak en büyük darbe olduğunu hatırlatır şimdi asıl konuya değinmek istiyorum:
Dilbilim açısından ele alındığında morfolojik ve fonolojik yapıdaki değişimler dikkate alınarak hem Kuzey hem Güney Azerbaycan dilleri bağımsız bir dil olarak kabul görür. (Bakınız ISO 639-2 Kodu). Kaldı ki Türkiye’deki bazı kesimler Azerbaycan Türkçesini /Azericeyi Türkçe’nin bir lehçesi olarak gösterme ve kanıtlama eğilimindedirler. Dilbilim başka bir şey, siyasi projeler ve kaygılar başka bir şey… Hep dikkatimi çekmiştir: Azerbaycan’da kaldığım süre boyunca onlarca yıldır Azerbaycan’da kalan Türk girişimcilerin hiç birisi Azerbaycan Türkçesini /Azericeyi hakkını vererek ne konuşur ne de konuşmaya tenezzül ederdi. Azerbaycanlı nüfus ya izledikleri Türk dizilerinin etkisiyle ya da Türk okullarına gösterilen rağbet nedeniyle İstanbul lehçesini anlar ama konuşamazdı. Bu da iki bağımsız dilin varlığını kanıtlayan yaşam içinden alınmış bir tecrübedir.
Turan ülküsü ve tüm Türki cumhuriyetleri tek bir devlette birleştirmek düşüncesi doğal olarak ortak bir dilin varlığını zorunlu kılar. Bir kesim de bunun İstanbul Türkçesi olması konusunda hemfikir oldukları için diğer tüm Türki dilleri bir lehçe olarak görme eğilimindedirler. Bu siyasi bir bakış açısıdır. Aksini kanıtlamak bir anlamda “Turan ülküsüne” ihanet olarak algılanır. Halbuki dilbilim açısından Özbekçe, Kırgızca, Türkmence, Kazakça, Çağatayca, Yakutça, Güney Azerbaycan Türkçesi ve Kuzey Azerbaycan Türkçesi bağımsız dillerdir.
Gelelim Kürtçeye ve Kürt dünyasına… Yukardakine benzer bir durum Kürtler arasında da yaşanır. Büyük Kürdistan ülküsünü hedef alan siyasi anlayışlar Kurmançça, Soranca, Zazaca ve Goranca’yı lehçe olarak görür, bütün bunları birleştirip tek bir dil yaratmaya çaba gösterirler. Kurmançlar (Kuzey Kürtçesi) çoğunluğu oluşturduğu için istenir ki, tıpkı İstanbul Türkçesinde olduğu gibi diğer tüm lehçeler Kurmançça öğrenmeli kendi dillerini unutmalıdırlar. Bu siyasi bir yaklaşımdır. Dilbilim açısından Kurmançça, Soranca, Zazaca ve Goranca bağımsız dillerdir. Örneğin Kurmançça’da isimler Eril-Dişil olarak ayrılır. Soranca’da bu yoktur. Ayrıca Kurmançça’da iki farklı özne grubu vardır.
Ez diçim (Gidiyorum)
Min nan xwar (ekmek yedim) örneklerinde görüldüğü gibi iki farklı özne grubuna sahiptir.
En önemlisi Kurmançça’da dünyada çok az dilde olan Ergatif yapı vardır. Soranca’da bu yoktur.
Te ez ditim. (Sen beni gördün) Ancak “ditim” fiili “te” ile değil “ez” ile uyum halindedir.
Dilbilim açısından bunlar çok ciddi farklılıklardır. Bu nedenle Kurmançça, Soranca, Zazaca ve Goranca her biri bağımsız bir dildir. Siyasi anlamda söylediklerimi değerlendiren bir Kürt pekâlâ öne atılıp, “Sen Kürtleri diller ile parçalıyorsun, emperyalizmin oyununa geliyorsun, Kürdistan ülküsüne zarar veriyorsun,” diyebilir.
Dedim ya olaya dilbilim ve siyasi açıdan bakılırsa her şey daha net anlaşılır. İşin ilginç yanı Azerbaycan Türkçesi’nin okullarda ana dil olarak eğitilmesi Güney Azerbaycan’da yasaktır, tıpkı Kurmançça ve Zazaca’nın Türkiye’de yasak olması gibi.
Azeriler ve Kürtler arasındaki dilbilimsel ve siyasi değerlendirme anlamında paralellik olması ilginç ve şaşırtıcıdır. Peki bu coğrafyada yaşayan bizler bu sorunu nasıl aşabiliriz. Bir sonraki yazımda bu konuya değinecek daha sonra UYUYAN DEV: IĞDIR seri yazıma devam edeceğim.