KEDİLER DE HAVLAR
Dünyanın en büyük askeri dehalarından birisi belki de en önemlisi olarak kabul edilen Büyük İskender M.Ö. (Milattan Önce) 331 yılında Pers imparatoru III.Dariuos’u Gaugemela ‘da (bugünkü Erbil) büyük bir bozguna uğratır. Zagros Dağları’nı aşarak İran içlerine yönelir. Büyük İskender’i heyecanlandıran ne saraylar, ne mücevherat, ne harem ne de yeni topraklar görmek isteğidir. Hayvansever olan Büyük İskender nam salmış İran kedisini görmek için can atmaktadır.
Ordusuyla Persepolis’teki sarayın önüne vardığında tercümanlarına seslenerek kendisine bir İran kedisi getirilmesini emreder. İmparatorun önünde saygı anlamında yerlere eğilmiş ahali içinde bir kıpırdanma olur. İçlerinden birisi izin isteyip saraya doğru koşar, içinde İran kedisi olan elinde bir kafesle çıkagelir, saygıyla Büyük İskender’e uzattır. Atından inen Büyük İskender kediyi eline alır, okşamaya çalışır, sevinçle iki eliyle tutarak havaya kaldırır. Sanki bütün bu yolları bunun için kat etmiştir sanki bunca savaşı bunun için yapmıştır.
Kediyi bir zaman havada tutar. Sevinçle sallar. Kedi bütün bu ilgi karşısında ne yapacağını bilemez, bir köpek gibi havlar. Büyük İskender korku ve tedirginlikle kediyi kafesine geri koyar:
“Sizin kediler miyavlamasını bilmez mi?”
“Efendim, savaşı kaybettik. Artık tüm Persepolis halkı sizin emrinizde bir köpektir. Kedi de bunu bildiği için havladı.”
Bu açıklamaya çok şaşıran Büyük İskender tercümanlar aracılığıyla İranlı ahaliye seslenir:
“Hiç biriniz köle değilsiniz! Kralınız III.Darius zamanından daha fazla özgür ve kendinizin efendisi olacaksınız. Tek bir insan öldürmeyeceğim. İntikam olarak sadece I.Kserkes’n sarayını törenle yakacağım. Bırakın öcümü taşlardan, ipek kumaşlardan, süslü tahtlardan alayım.”
Halk bu habere çok sevinir. Kafesin içindeki kedi miyavlar. Büyük İskender miyavlayan kediyi tekrar eline alır, yukarı kaldırır. Halk coşku ve sevinçle Büyük İskender’in etrafını alır.
***
Değerli okuyucular!
Bu tarihi anekdotu niçin anlattım biliyor musunuz? Son günlerde İran ve Amerika arasında yaşanan olayları tarihsel bir derinlikten açıklamak istedim. ABD, intikam amacıyla Usama Bin Laden’i öldürdü ama o bir devlet adamı değildi. ABD, intikam amacıyla El Bağdadi’yi öldürdü ama o bir devlet adamı değildi. ABD, intikam için İranlı General Kasım Süleymani’yi öldürdü: Ama o bir devlet adamıydı. Ruhani lider Hamaney’den sonra İranı’ın ikinci adamıydı.
ABD, tıpkı Büyük İskender gibi, İran halkının bu intikam eyleminden sonra “havlayarak” kendisine itaat edeceğini sandı. İran halkı kahramanca “miyavladı” ve asla köle olmayacağını dünyaya haykırdı. Füzelerini korkusuzca fırlattı. Her İranlı canını seve seve vermeye hazır bir atom bombasına dönüştü. İran halkının bu kahramanlığı ve cesareti önünde saygıyla eğilmek gerekir.
KASIM SÜLEYMANİ KİMDİ?
Kasım Süleymani 11 Mart 1957 yılında Kirman şehrinde yoksul birköylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1979 yılında İran İslam Devrimi’nden sonra kurulan İran Devrim Muhafızları Ordusu’na katıldı. İran-Irak Savaşı’nda görev aldı. Kirman Eyaleti Devrim Muhafızları komutanı oldu. 1998 yılından 2020 yılındaki ölümüne kadar yurt dışı operasyonlar sorumlusuydu. Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı olarak görev yaptı. Aynı zamanda Lübnan’daki Hizbullah’ın askeri kanadının liderlerinden biriydi. Bir yazımda İran’ı lider bir ülke olarak tanıtmış bunun nedeni olarak da dünyadaki tüm Şii cemaatinin gözünün ve gönlünün İran’a dönük olduğunu yazmıştım. Kasım Süleymani, geleceğin lider ülkesi İran’ın en kararlı savunucusu ve habercisiydi. Şehit edilmesi İran için hiç şüphesiz büyük bir kayıptır.
VE ABDURRAHMAN QASIMLO
Konuyu birden değiştireceğim. Sizleri 13 Temmuz 1989 yılının Viyana’sına götüreceğim. 20’nci yüzyıl Kürt aydınlarının en önemli isimli Abdurrahman Qasımlo o gün Kasım Süleymani’den emir alan ve daha sonra İran Cumhurbaşkanı olan Ahmedinecad’ın kurduğu bir komployla öldürüldü.
Qasımlo 22 Aralık 1930 tarihinde Kürt anne ve babanın çocuğu olarak İran’ın Raziye kentinde dünyaya geldi. 16 yaşındayken Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık etti. Babası zengindi. Eğitimine Paris Sorbonne üniversitesinde devam etti. Çek bir bayanla evlendi. Kürtçe, Farsça, Arapça, Azerice, Fransızca, İngilizce, Çekçe ve Rusça olmak üzere sekiz dil biliyordu. Ayrıca Almanca, Slovakça ve Lehçe’yi de anlayacak derecede bilgi sahibiydi. 1973 yılında İran Kürdistan Demokrat Parti başkanı oldu. 1979 İran Devrimi olunca Kürtler için otonomi alabileceğini düşündü, İranlı üst düzey yöneticilerle temasa geçti. İran İslam Cumhuriyeti etnik azınlıklara haklarını vermeye istekli değildi. Bugün ne Azeriler ne de Kürtler ana dillerinde eğitim yapamamaktadırlar. Kasım Süleymani, Avrupa siyasetinde etkin bir çevresi olan Qasımlo’nun öldürülme görevini Ahmedinejad’a verdi. 13 Temmuz 1989 günü İranlı ajanlar Qasımlo ve arkadaşlarını şehit ettiler.
Bugün geriye dönüp baktığımda ilginç bir tabloyla karşı karşıya olduğumu görüyorum: Birisi Şii İran’ın lider bir ülke olması için çabalarken biri de Kürtlerin kimlik ve otonomi haklarının pazarlığını yapmak isterken şehit edilen iki isim..
Ben şu kadarını söylemek istiyorum: Her ikisi de idealist ve davalarına inanmış iki insan olarak kalbimizde yaşayacaktır, her ne kadar Kasım Süleymani, Qasımlo’nun öldürülmesi emrini vermiş olsa da..