- Değerli Okuyucular:
Öncelikle şunu ifade etmek isterim:
Türkiye’de aydınların (entelektüel) içinde bulunduğu çıkmaz ve düşünsel sefaleti üzerine yazı yazmak hiçte iç açıcı değildir. Aydınların toplumsal sorumluluklarını yerine getirmemesi, halkla bağ kurmaması ve otoriteye karşı eleştirel bir tutum sergileme noktasındaki eksiklikleri bir anlamda ülkemizdeki genel gidişatın hangi noktada olduğunun da bir göstergesidir.
AYDINLARIN TEMEL GÖREVLERİ
Entelektüellerin (aydınların) topluma karşı üç temel görevi vardır:
- Fikir üretme ve toplumsal bilinç yaratmada öncü rol oynamak
- İktidarın ve otoritenin karşısında durma cesareti göstermek
- Kamuoyu yaratma ve aktivizm konularında ön planda olmak
Ülkemiz aydınlarının yukardaki görevleri yerine getirme konusunda geride kaldıklarını üzülerek gözlemlemekteyiz.
“ENTELEKTÜEL” KAVRAMI VE TANIMI
“Entelektüel” veya “aydın” olarak tanımlanacak kişiler için belirli kriterler vardır, ancak bu kriterler sabit ve evrensel değildir; zamanla, toplumlara ve kültürlere göre değişebilir. Genel olarak, entelektüel bir bireyi tanımlamak için aşağıdaki kriterler öne çıkar:
- Bilgi Birikimi ve Eğitim Seviyesi:
- Entelektüeller genellikle derin bir bilgi birikimine sahip kişilerdir. Bu bilgi hem akademik hem de pratik olabilir. Sadece bir konuda uzmanlaşmak değil, farklı disiplinlerde geniş bir bilgiye sahip olmak da entelektüel olmanın işaretlerinden biridir.
- Eğitim seviyesinin yüksek olması önemli bir kriter olabilir, ancak entelektüellik salt diplomalara dayanmaz. Bir kişi resmi bir eğitim almamış olsa bile, geniş bir bilgi birikimine ve eleştirel düşünme yetisine sahip olabilir.
- Eleştirel Düşünme Yeteneği:
- Entelektüel, olaylara ve bilgilere eleştirel bir gözle bakabilen kişidir. Sadece mevcut bilgiyi kabul etmekle kalmaz, onu sorgular ve daha derinlemesine anlamaya çalışır.
- Eleştirel düşünme, her türlü ideolojiye ve baskıya karşı bağımsız bir duruş sergilemeyi gerektirir. Bu kişiler, kendi düşüncelerini ve toplumsal yapıdaki güç dinamiklerini sürekli sorgular.
- Toplumsal Sorumluluk Bilinci:
- Entelektüeller, toplumsal meselelerle ilgilenirler. Sadece bireysel başarıya odaklanmak yerine, yaşadıkları toplumun sorunlarına ve bu sorunların çözümlerine katkıda bulunmaya çalışırlar.
- Toplumun daha iyi bir hale gelmesi için fikir üreten ve bu fikirleri pratiğe dönüştüren kişiler aydın olarak kabul edilir. Genellikle sosyal adalet, insan hakları, özgürlük gibi evrensel değerler entelektüel tartışmaların merkezindedir.
- Bağımsızlık ve Özgür Düşünce:
- Entelektüel kişiler, dış etkilere veya baskılara karşı bağımsız bir düşünceye sahiptirler. Onlar, toplumun mevcut dogmalarına veya önyargılarına körü körüne inanmazlar. Bunun yerine, kendi deneyimlerine, okumalarına ve gözlemlerine dayalı olarak bir düşünce sistemi geliştirirler.
- Yaratıcılık ve Yenilikçilik:
- Entelektüeller, sadece mevcut bilgileri tekrar eden değil, aynı zamanda yeni fikirler ve çözümler üreten bireylerdir. Onlar, topluma yeni bakış açıları kazandırarak, sanatta, bilimde veya sosyal yapıda yenilikler getirirler.
- Bu yaratıcı düşünme tarzı, bazen toplumun genel kabul görmüş normlarına meydan okumak anlamına da gelebilir.
- Diyalog ve Açıklık:
- Entelektüeller, sürekli öğrenme ve düşünce alışverişine açıktır. Farklı görüşlere saygı duyarlar ve bu görüşleri anlamaya çalışırlar. Zıt fikirleri karşılarına aldıklarında bile, yapıcı bir diyalog arayışı içinde olurlar.
- Eleştiriye açık olmanın yanı sıra, kendi fikirlerini de sürekli geliştiren ve yeniden değerlendiren bir yapıya sahiptirler.
Sonuç olarak, entelektüel veya aydın kişiyi belirleyen unsurlar; bilgiye olan tutku, toplumsal sorunlara duyarlılık, eleştirel düşünme yetisi, özgürlükçü bir bakış açısı ve yaratıcı katkılardır. Aydınlar, toplumun ilerlemesine yön veren ve sürekli olarak düşünsel faaliyetlerde bulunan bireylerdir.
Bütün bunları söyledikten sonra şu soruyu sormak isterim: Türkiye’de aydın (entelektüel) olarak tanımladığımız veya kendilerini bu kategoride değerlendireneler yukarıdaki kriterlerle uyum içindedirler mi?
Verilecek cevap maalesef kocaman bir “Hayır!” olacaktır.
MADDELER HALİNDE AYDINLARIN SEFALETİ
Öncelikle Türkiye’deki aydınların sefaletini ve yoksunluğunu maddeler halinde sıralamak isterim.
- Bağımsız Düşüncenin Zayıflığı:
Ülkemizde aydınların çoğu, bağımsız ve özgür düşünme yeteneğinden yoksundurlar. Zihinleri ve düşünce yetileri, etnik milliyetçilik, dini olgular veya siyasi gruplara endeksli olduğundan sınırlıdır. Ayrıca, maddi bağımsızlık eksikliği de önemli bir faktördür. Entelektüeller, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, kendilerini otoriteye veya güç ve para sahibi siyasi odaklara yakın tutup bir anlamda kalemlerini satışa sunarlar.
- Eleştirel Düşüncenin Zayıf Gelişimi:
Eğitim sistemleri, eleştirel düşünmeyi teşvik etmediğinden entelektüeller ezbere dayalı bilgiyle yetinmekte, bu nedenle derinlemesine düşünme ve sorgulamayı teşvik edecek eleştirel bir yaklaşımdan yoksundurlar. Bu da entelektüellerin toplumun yerleşik normlarına ve geleneklerine körü körüne bağlı kalmalarına neden olmaktadır.
- Toplumsal Sorumluluk Bilincinin Yetersizliği:
Ülkemizde aydınların çoğunluğu toplumun sorunlarından kopukturlar. Bunun yerine kendi akademik veya entelektüel kariyerlerine odaklanarak, toplumsal sorunlara duyarsız kalmakta, toplumsal değişime katkı sağlamaktan uzak bir yaşam biçimini benimserler.
- Entelektüel Cesaret Eksikliği:
Anlıyorum, baskıcı ve otoriter rejimler, entelektüellerin açık eleştiriler yapma cesaretini kırabilir. Siyasi veya sosyal riskler, entelektüelleri daha temkinli ve çekingen olmaya zorlayabilir. Bu nedenle birçok entelektüel, eleştiri yapmaktan kaçınabilir veya otosansüre başvurabilir. Bu cesaret eksikliği, entelektüellerin yalnızca mevcut sistemin savunucusu olmasına yol açabilir ve onları muhalif bir pozisyondan uzaklaştırabilir. Türkiye’de bu durum yaygın olarak yaşanmaktadır.
- Entelektüel Üretimin Kısıtlılığı:
Aydınlarımız, araştırma ve bilgi üretimi konusunda yetersiz ve isteksizdirler. Kütüphane, araştırma fonları, yayın imkânları oldukça yaygın olmasına rağmen aydınlarımız bilgi üretimi konusunda içe kapanık ve tembeldirler.
- Evrensel Perspektifin Yetersizliği:
Aydınlarımız, küresel düşünmekten ziyade yerel sorunlara odaklanmayı tercih ediyorlar. Dünyadaki gelişmeleri farklı açılardan anlayıp ve değerlendirmekte yetersiz kalmaktadırlar. Her aydının kendisine göre tanımladığı bir “sorunlar kümesi” vardır. Dönüp dolaşıp aynı konuyu aynı inatla yazmaya ve seslendirmeye devam ettikleri için küresel düşünce akımlarına ve gelişmelere entegre olamazlar.
- Fikir Üretimi Yerine Taklitçilik:
Bazı aydınlarımız da dışarıdan ithal edilen fikir ve ideolojileri sorgulamadan benimseme eğilimindedirler. Batı dünyasındaki entelektüel akımları ya da diğer gelişmiş ülkelerdeki düşünceleri eleştirel bir süzgeçten geçirmeden olduğu gibi alıp taklitçilikle zaman öldürürler. Bu durum, ülke sorunlarına özgün çözümler üretmek yerine, dışarıdan alınan reçetelere bel bağlanılmasına neden olmaktadır.
- Entelektüel İşbirliğinin Zayıflığı:
Ülkemizde çok belirgin şekilde entelektüeller arasındaki iş birliği son derece zayıftır. Entelektüel birikimlerini paylaşmak ve ortak çalışmalar yürütmek yerine, bireysel başarıya veya birbirine rakip olmaya odaklanmaktadırlar. Bu da entelektüel üretkenliği engellemekte, toplumsal etkilerini zayıflatmaktadır.
- Toplumdan Kopukluk
Ülkemizce aydınlar halktan kopukturlar. Geniş kitlelerle bağ kurmada başarısızdırlar. Aydınların büyük çoğunluğu akademik ve kültürel çevrelerde sınırlı kalmakta, halkın temel sorunlarından uzak bir yaşam sürdürmektedirler. Aydınlar, sorunları teorik düzeyde tartışsalar da bu tartışmaların somut toplumsal sorunlara çözüm üretme noktasında etkili olmadığı görülmektedir. Halkın günlük sorunlarıyla ilgilenmeyen bir aydın kitlesi, toplumsal değişimi tetikleyemez ve kendi kabuğuna çekilmiş bir elit sınıf olmaktan öteye gidemez.
- Otorite ile Uyum
Türkiye’deki aydınlara yöneltilen bir başka eleştiri, otoriteye ve iktidara yakın durma eğilimidir. Bu eleştiri, aydınların iktidarın taleplerine uyum sağladıkları, eleştirel düşünce üretmek yerine mevcut iktidarın veya otoritenin söylemlerini tekrar ettikleri ve böylece statükonun devamına hizmet ettikleri yönündedir. İktidarın politikalarıyla uyuşan aydınlar, eleştirel düşünce üretmek yerine mevcut düzeni destekleyici bir rol oynamakta, bu durum, aydınların halk nezdindeki güvenilirliğini zedelemektedir.
- Fikir Üretimi Yerine Polemik ve Tartışmalar
Türkiye’deki entelektüel çevrelere yapılacak başka bir eleştiri, derinlikli ve uzun vadeli fikir üretimi yerine kısa vadeli polemiklere ve tartışmalara odaklanmalarıdır. Özellikle medya üzerinden yürütülen entelektüel tartışmaların çoğu, derin bir analizden ziyade yüzeysel eleştiriler ve kişisel çatışmalar etrafında dönmektedir. Bu tür polemikler, entelektüel üretimin niteliğini düşürür ve toplumun temel sorunlarına dair çözüm odaklı bir tartışma zemini sunmaz.
- Aydınların Güvensizliği ve İdealizm Eksikliği
Dikkatimi çeken en önemli husus, aydınların çoğunun geleceğe dair umut taşımadıkları ve toplumu dönüştürebilecek idealist bir vizyon sunmaktan uzak olduklarıdır. Toplumsal ve siyasal gelişmeler karşısında karamsar bir tutum benimsemektedirler. Değişimden umudunu kesmiş, statükoya uyum sağlamış ve etkisizleşmiş bir görüntü çizmektedirler. Bu karamsarlık, aydınların halk nezdindeki etki gücünü de zayıflatmakta, onları bir anlamda “etkisiz eleştirmenler” haline getirmektedir.
- Kutuplaşma ve Aydınların Tarafgirliği
Maalesef ülkemizde aydınlar, sık sık ideolojik kamplaşmaların içine çekilmektedirler. İktidar yanlısı ya da karşıtı olmak gibi basit ikilikler üzerinden kendilerini tanımlayan aydınlar, bağımsız düşünce üretmekten ve eleştirel tutumlarını tarafsız bir şekilde sürdürebilmekten uzaktırlar. Şüphesiz bu kutuplaşma, entelektüel üretimin niteliğini olumsuz etkilemekte ve toplumsal uzlaşıyı destekleyici fikirlerin ortaya çıkmasını engellemektedir.
- Siyasi Riskten Kaçınma
Türkiye’deki aydınlar, siyasi risk almaktan genellikle kaçınmaktadırlar. Özellikle siyasi baskıların arttığı dönemlerde, birçok aydın ya sessiz kalmayı ya da güvenli bölgelerde kalmayı tercih ediyorlar. Bu durum, entelektüellerin toplumun vicdanı olma ve adaletsizlikler karşısında ses çıkarma rolünü zayıflatmaktadır.
SONUÇ: ENTELEKTÜEL SEFALETTEN KURTULUŞUN YOLU
- Bağımsızlık ve cesaret: Entelektüellerin, maddi ya da siyasal çıkarların dışında bağımsız ve cesur bir şekilde düşünce üretmesi gerekmektedir.
- Dayanışma ve kolektif hareketler: Tekil entelektüellerin yalnızlaşmasının önüne geçmek için kolektif düşünce ve hareketler yaratmak önemlidir. Kültürel ve sosyal dayanışma ağlarının kurulması ve aydın etkileşiminin ivme kazanması önem kazanmaktadır.
- Yeni medya ve dijital platformlar: Günümüz dünyasında, entelektüellerin topluma ulaşmak için yeni medya ve dijital platformları daha etkili bir şekilde kullanmaları gerekmektedir. Geleneksel mecraların daraldığı bir ortamda alternatif yollar aramak, bu sefaletten kurtuluş için önemli bir çıkış yolu olabilir.