TOPLAM GÖRÜNTÜLENME: 22,914
(Sokakta yaşayan köpekleri “uyutmanın” yani daha açık bir ifadeyle “katletmenin” ve toplu sürgüne göndermenin yolunu açan kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.)
Ey İnsanoğlu!
Birazdan ip boynuma geçecek, son nefesimi vereceğim. Ancak bilesin ki ölen, can veren ben değil, senin tarih boyunca hep dost görünüp sakladığın iki yüzlü karakterin ve vefasızlığın olacaktır.
Ben artık bu dünyadan ayrılıyorum. Güneşi, yıldızları, geceyi, karanlığı artık göremeyeceğim. Dağlarda, çayırlarda, tozlu yollarda, bayırlarda koşup oynayamayacağım.
Hatırla Ey İnsanoğlu!
Mağaralarda yaşıyordun. Avcılık-toplayıcılıkla karnını günü birlik doyurabiliyordun. Avlarını yakalamakta zorlanıyor, başka hayvanlara “av olmak” korkusuyla mağaranı terk edemiyordun. İşte öyle bir zamanda dost elimi uzattım sana.
Sen de biliyorsun biz köpeklerin koku alma yeteneği siz insanlardan 10,000 hatta 100,000 kat daha güçlüdür. İşitme gücümüz siz insanlardan dört kat daha fazladır. İnsanlar saatte 10 km koşabildiği halde biz 60 km koşabiliyoruz. Dünya üzerinde belini yeni yeni doğrulttuğun zamanlarda benim bu üstün yeteneklerime ihtiyacın vardı. Bana yalvardın, “Birlikte yaşayalım. Eğer beni korursan birlikte daha güçlü olacağız, hızla çoğalıp gelişeceğiz. Söz veriyorum! Senin bu iyiliğini asla unutmayacağım,” diyerek biz köpekleri ikna ettin.
Benim sayemde kendini güvende hissedince mağaradan çıkıp evler yaptın. Köyler kurup hızla çoğaldın. Etini yediğin hayvanları koşarak ben yakaladım. Koklama ve iz sürme yeteneklerimden yararlandın. İşitme ve koku alma yeteneğimle yaklaşan düşmanlarından haberdar ettim.
Binlerce yıl böyle geçti. Evleri, sürüleri ve mülkleri korumak için beni kullandın. Çoban köpeği kardeşlerim, sürülerinizi yırtıcı hayvanlardan korudu. Av köpeği kardeşlerim, olağanüstü hızlarıyla avlarınızı yakalayıp getirdi. Bekçi köpeği kardeşlerim, gece devriyesi yaparak hırsızlara karşı sizin ve ailenizin güvencesi için uyumadı.
Hatırlıyor musun, şehirler kurup çoğaldığında senin en büyük düşmanın depremlerdi. Taşları yontup görkemli binalar, kaleler, tapınaklar yaptın. Depremler şehirleri beşik gibi salladığında, taş üstüne taş kalmadığında benim işitme ve koku alma yeteneğim sayesinde nicesini yığınların altından çıkarıp kurtardım ve hâlâ kurtarmaya devam ediyorum. Çığ ve diğer felaketlerde kaybolanları bulmak için yalvararak yardımıma başvurdun.
“Kör” diye aşağıladığın kendi ırkının mensuplarına ben yardımcı oldum. Onları alıp dolaştırdım, onlara yaşam sevinci verdim.
Askerlerine ve polislerine güveniyorsun. O zaman neden hâlâ koku alma gücüme güvenip beni narkotik işlerinde kullanıyorsun? Savaşlarda mayın bulmada neden beni öne sürüyorsun? Mayınlarda ölen ve sakat kalan biz köpekler olduk; bunun için ismimiz okullara, havalimanlarına, yollara verildi mi?
Unuttun mu, dünya savaşlarında sadakatime ve hızıma güvenip boynuma bir tasma bağlayıp bir yerden diğerine mesaj gönderdin. Neden vücuduma bomba bağlayıp “düşman” bildiğin tankları havaya uçurmak için beni kullandın?
Vücuduna dinamit bağlanmış köpek kardeşlerim, canları pahasına düşman tanklarını havaya uçururken
Suç, biz köpeklerin. İnsanların dostluğunuza inandık, binlerce yıldır süren iş birliğimizin karşılıklı ve samimi duygularla hep devam edeceğini umduk. Şimdi anlıyorum ki kendimizi aldattık, ihmal ettik.
Değerimizi anlayıp bizi onurlandıran toplumlar da oldu. Antik Mısır, bizi kutsal gördü. Tanrımız Anubis, bizi toplar, nasihat ederdi. Ancak “uygarlık” dediğiniz saçmalık gelişip boy verdikçe, Tanrımız Anubis, küçük görüldü, yok sayıldı.
Tanrımız Anibus’un yanında, iyi ve güzel günlerimizde
Firavunların koruyucusu “Saluki” isimli köpek kardeşimizi artık hatırlayanınız yok! Firavunlar, maneviyatımıza sığındılar, bizi kutsadılar, çünkü biz olmasaydık kavimleri ayakta kalamazdı. Bizi o kadar kutsadılar ki firavunlar gibi öldüğümüzde bizi de mumyaladılar. Sekiz milyondan fazla köpek kardeşim mumyalanmış olarak Mısır topraklarında sonsuz uykularındalar. Ancak bütün bunlar binlerce yıl geride kaldı.
Japonya’da “Haçiko” isimli köpek kardeşimiz, sadakatin sembolü oldu. Dostluğa, vefaya insanlardan bin kat daha değer verdik. Haçiko, sahibi öldüğü halde dokuz yıl boyunca her gün tren istasyonunda umutla sahibinin dönüşünü bekledi. Söyleyin, var mı aranızda aynı sadakati gösteren tek bir insan?
Sevgili Haçiko köpek kardeşim, sadakatini ve vefanı hatırlayan kalmadı
İskoçya’da “Bobby” adındaki köpek kardeşimiz dostluğa, vefaya o kadar bağlıydı ki sahibinin ölümünden sonra mezarının başında 14 yıl boyunca bekledi.
Alaska’da 1925 yılında difteri salgını baş verdi. “Balto” adındaki köpek kardeşimiz, antitoksin serumunu Nome kasabasına taşımak için zorlu hava koşullarında lider köpek olarak görev yaptı. Balto’nun cesareti ve vefası, binlerce insanın hayatını kurtardı.
Ah Balto kardeşim! Şu an idam sehpasını çevrelemiş, ölümümü zevkle, heyecanla seyreden bu vefasız insan neslini keşke kurtarmasaydın.
Dostlar, artık bu dünyaya veda ediyorum. Birazdan ayaklarım ipte sallanacak. Ancak unutmayınız, ölen ben değil, sahte ve tumturaklı sözlerle övgülere boğduğunuz İNSANLIKTIR.
Mücahit Özden Hun 10 Ağustos 2024 Saat: 16:00