Son Yazılarımız

CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONU

Loading

Değerli Okuyucular,

Öncelikle bu makalenin kaleme alınış nedenini açıklamak isterim: Şimdilerde “Celali” ismini “ön ek” olarak kullanan birçok Sivil Toplum Kurumu (STK) ve örgütün kurulduğuna tanık olmaktayız. “Celali Aşireti” adıyla eksik ve yanlış bilgiler de ortalıkta dolaşmaktadır. Bu nedenle, “Celali Aşireti”nin tarihsel tanımını vermek zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Tarihsel veriler ele alınırken ve değerlendirilirken, birçok araştırmacının “eklektik” yani tarihi belgelerde “gördüğüne inan” ve bu bilgileri sorgulamadan alt alta yazarak “toplama bilgi tarzı” bir yaklaşım gösterdiklerine tanık olmaktayız.

Örneğin bir araştırmacının, mensubu olduğum “Geloylu / Gêloî” aşiretinin izini tarihsel belgelerde kovaladığını varsayalım. Bu ismin çeşitli kaynaklarda Milattan Önceki (MÖ) tarihlere kadar uzandığını gördüğünde, bugünkü Geloylu Aşiretinin Milattan Önceki tarihlerde de var olduğunu, bugüne kadar devam ettiği sonucuna varır. Elbette bu yanlış bir çıkarımdır.

Bazı araştırmacılar da Geloylu Aşiretini, Selahaddin Eyyubi zamanına taşır, süvari birliği olarak Sultan Selahaddin’e bağlı olduklarını yazar. Elbette bu da yanlış bir bilgidir.

Benzer şekilde İran, Arap, Osmanlı ve hatta Batılı kaynakları dikkate alarak “Celali Aşireti” isminin geniş bir coğrafyada ve farklı tarihlerde var olduğunu gören bazı araştırmacılar da “sığ” ve “eklektik” düşünceyle hareket ederek bugün Ağrı Dağı ve civar bölgesine yerleşik olan Celali Aşiretinin kökeniyle ilgili ilginç iddialar ortaya atmaktadırlar.

Osmanlı Tahrir Defterlerini (nüfus, arazi ve emlakin kaydedildiği defterler) inceleyen araştırmacılar, her gördükleri “Celali” ismiyle Ağrı Dağı bölgesine yerleşik olan “Celali Aşireti Konfederasyonu” arasında ilişki kurmakta, bu bilgiyi önemli bir belge (!) olarak kaynak göstermektedirler.

Bu yazımda hem Ağrı Dağı bölgesindeki Celali Aşiretinin yapısına açıklık getirmek hem de 1926-30 yılları arasında varlığını güçlü bir şekilde hissettiren “Ağrı Dağı İsyanı” yıllarındaki durumunu ele almak istiyorum.

“Ağrı Dağı İsyanı” ile ilgili bölüme geçmeden önce siz değerli okuyucularımı kısaca da olsa Celali Aşireti Konfederasyonu ile ilgili olarak bilgilendirmekte yarar olduğunu düşünüyorum.

CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONU

Celali Aşireti, bir konfederasyondur. Şu anlama gelir: Celali Aşiretinde tek bir merkezi yönetim ve liderlik yoktur. Başka bir deyişle, Celali Aşireti Konfederasyonundaki aşiretler tek bir babada birleşmezler.

Ne yazık ki bu gerçeklik hep göz ardı edilmiştir. Ayrıca Google benzeri sosyal medya ortamında verilen bilgilerin büyük çoğunluğu maalesef yanlıştır, uydurmadır, çarpıtmadır. Bazıları Celali Aşiretini M.Ö. bir zamana taşırlar, bu doğru değildir. Bazıları, Osmanlı Devletindeki Celali İsyanlarıyla bağ kurmaya çalışırlar; bu da doğru değildir. Bazıları da “Celali” adı altında bir aşiret grubunun falanca yerden çıkıp Ağrı Dağı civarına geldiğini iddia ederler. Bu da doğru değildir. Celali Aşireti Konfederasyonu, Ağrı Dağı bölgesinde zamanla kendiliğinden oluşmuş ve bu coğrafi bölgeyle sınırlı kalmıştır.

Bu görüşümü detaylandırmak istiyorum:

1514 yılında Sünni Osmanlı Devleti’yle, Şii İran Devleti arasında yapılan Çaldıran Savaşı’ndan sonra, Şii İran’a (Şah İsmail’e) karşı Sünni (Şafi) bir tampon ve direniş bölgesi oluşturmak için, Yavuz Sultan Selim harekete geçer. Osmanlı Devleti sınırları içindeki savaşçı veya isyancı Sünni Kürt aşiretlerini, peyderpey iki devlet arasındaki sınırın en hassas bölgesine kaydırır. Özellikle Hakkâri ve Zagros Dağları bölgesinden gelen bu kollar, Ağrı Dağı ve Maku şehri civarına yerleştirilir, zamanla kendi aralarında konfederal bir yapı oluşur.

“Celali” adı, nereden geliyor diye sorabilirsiniz. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran savaşından sonra Şii İran sınırında Şafi/Sünni ağırlıklı bir tampon bölge oluşturmaya karar verdiğinde, buraya kendi bölgelerinde sorun çıkaran, “öfkeli, kızgın, baş kaldıran” Kürt aşiretlerini “ceza” anlamında göndermiştir. “Celal veya Celali” kelimesi de o yıllarda “Öfkeli, kızgın, başkaldıran” anlamında kullanıldığından Ağrı Dağı bölgesindeki bu aşiretler bir bütün olarak “Celali” olarak adlandırılmıştır.

Şeddadi Kürtleri (951-1174) Ağrı Dağı’na 30-40 km uzaklıktaki Divin şehri başkent olacak şekilde büyük bir devlet kurduklarında bu bölgede Celali aşireti yoktu. Yine aynı dönemde bölgede Revvadi Kürt Devleti kurulduğunda da Celali aşiretinin ismi geçmez. Ayrıca Ağrı Dağı bölgesinde 14 ve 15’nci yüzyıllarda hakimiyet kuran Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletleri zamanında da Ağrı Dağı bölgesinde Celali Aşireti adına rastlanmaz.

Konfederasyon yapının diğer anlamı şudur: İsteyen aşiret konfederasyondan ayrılabilir, isteyen aşiret konfederasyona dahil olabilir. Bu durumda ortaya cevaplanması gereken aşağıdaki sorular çıkmaktadır:

“Başka aşiretler, durup dururken niçin Celali Aşireti Konfederasyonunda yer almak veya ayrılmak istesinler? Celali Aşireti Konfederasyondaki aşiretleri bağlayan ortak değer /değerler nelerdir?”

Celali Aşireti Konfederasyonunu tanımlayan iki temel öğe vardır:

  1. Üstlendiği tarihi misyon
  2. Yerleşik olduğu coğrafi bölge

 

  1. CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONUNUN TARİHİ MİSYONU

Celali Aşireti Konfederasyonu, tarihi veriler dikkate alındığında, sadece Şii İran’ın saldırıları karşısında birlik olmuş, tek bir güç olarak hareket etmiştir, ancak hiçbir zaman tek bir lider altında toplanmamıştır.

Çarlık Rusya’sının saldırıları karşısında Celali Aşireti Konfederasyonu bu birlik ve beraberliği gösterememiştir. Bu da demek oluyor ki Celali Aşireti Konfederasyonunun varlık nedeni, her şeyden önce Şii İran’ın Anadolu içlerine yayılmasını önlemektir; yani mezhepseldir. Celali Aşireti Konfederasyonunu var eden asıl neden, üstlendiği bu tarihi misyondur.

Şii İran tehdidi zayıfladığında, konfederasyona bağlı aşiretler, kendi liderlerinin etrafında kümeleşip kendi başlarına buyruk yani bağımsız bir yönetim tarzını benimsemişlerdir; hatta gerektiğinde birbirleriyle husumet bile gütmüşlerdir.

Ne zaman ki Şii İran saldırısı olsa Celali Aşireti Konfederasyonu geçilmez bir kaleye dönüşmüştür. Bu yüzden İran Şahları, 1600’lü yıllardan itibaren İran sınırları içinde kalan Celali Aşireti mensuplarını bölgeden uzaklaştırmışlar, Horasan gibi uzak diyarlara sürmekle kalmamış ayrıca onları zorla Şii inancına tabi kılmışlardır. Bugün Horasan’da önemli bir Şii-Celali Aşireti nüfusu vardır. Ancak onlar Ağrı Dağı bölgesinden uzaklaştırıldıkları için kendilerini artık “Celali” olarak görmezler. Ağrı Dağı bölgesine geri dönmek isteseler bile mezhepsel farklılık buna engel olmaktadır.

  1. CELALİ AŞİRETİ KONFEDARSYONUNUN YERLEŞİK OLDUĞU COĞRAFİ BÖLGE

Celali Aşireti Konfederasyonu, Ağrı Dağı’nı dört bir yandan çevreleyen bölge ile Ağrı ilinin Doğubayazıt ilçesi ile Maku (İran) şehri arasındaki geniş bölgeye yerleşiktir. Bu bölgeye gelip yerleşen diğer aşiretler, Celali Aşireti Konfederasyonunun doğal bir üyesi kabul edilmiş, “Celali” genel tanımı içinde yer almışlardır.

Örneğin, Gêloî (Geloylu) aşireti aslen Hakkari’deki Pinyanişi Aşiretinden kopmuştur. Bilmediğimiz bir nedenle bir grup aşiret mensubu, Pinyanişi Aşiretinden ayrılıp Hazar Denizi’nin güney-batı kıyısındaki Geylan / Gilan eyaletine yani Azerilerin yoğun olduğu bölgeye yerleşir (Aşiretin isim babası Gêlo’nun ismi de Geylan eyaletine atfen verilmiştir). Sonraki yıllar bu grup çoğalarak aşirete dönüşür. Üç kardeşin her birisinden bir aşiret doğar: Gêloî / Geloylular, Karaçöllüler ve Elamıholar.

Bugünkü Geloylu aşiretinin kurucuları, İran’ın baskısı nedeniyle Geylan Eyaletini terk eder, Aras nehrini geçerek Çarlık Rusya’sı yönetimindeki Sürmeli (Iğdır) bölgesine yerleşirler. Evlilik bağıyla yakınlık kurdukları Helikan aşiretinin bir alt kolu olarak Celali Aşireti Konfederasyonu içinde yer alırlar. Bugün halen İran’da ve Doğu Anadolu’da, coğrafi uzaklıktan dolayı kendisini Celali Aşireti Konfederasyonu içinde görmeyen Geloylu Aşireti mensupları olduğunu belirtmek isterim.

Benzer şekilde bugün Orta-Anadolu’ya yerleşik Helikan (Xelkî) aşireti vardır. Her ne kadar Ağrı Dağı bölgesindeki Helikan aşiretiyle, Orta Anadolu’daki Helikan Aşireti, Kuzey Irak’ta aynı kökte (Erbil) birleşmiş olsalar da Orta Anadolu’daki Helikanlılar kendilerini Celali Aşireti Konfederasyonun bir üyesi olarak görmezler. Kendi aralarında “Helikan Federasyonu”nu oluştururlar. Diğer aşiretlerle bir araya gelerek, “Reşwan/Rişvan Konfederasyonu” olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.

Başka bir örnek Şemikan (Şemkî) aşiretidir. Ağrı Dağı bölgesindeki Şemkan aşireti, Sakan (Sakî) aşiretinin bir alt koludur ve kendisini Celali Aşireti Konfederasyonu içinde görür. Bugün Midyat ve Zaho bölgesinde çok geniş bir Şemikan aşireti mevcuttur. Ancak bunlar kendilerini “Celali Aşireti” sınıflandırması içinde görmezler.

Son olarak Doğubayazıt’ta soyadları “Beyazıt ve Eryılmaz” ailesini örnek vermek isterim. 17’nci yüzyılda bu aileden kopan bir kol Kahramanmaraş ve civar bölgeye yerleşir. Bugün bu bölgede soyadı “Beyazıt” olan geniş bir aile topluluğu vardır, ancak kendilerini “Celali Aşireti Konfederasyonu” içinde görmezler.

Kısacası, yukarıda sınırlarını tanımladığım coğrafi bölgeye gelen her aşiret mutlaka kendisine “Celali Konfederasyonu” şemsiye altında bir yer bulmak zorunda kalmış, bu bölgeden uzaklaşanlar da “Celali” kimliğini kaybetmişlerdir.

CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONU GENEL ŞEMASI

Celali Aşireti Konfederasyonu Genel Şeması

HELİKAN (XELKÎ) AŞİRETİ ALT KOLU ŞEMASI

Helikan (Xelkî) Aşiretinin Alt Grupları

Burada okuyucularımın dikkatine bazı önemli bilgileri sunmak isterim.

Örneğin yukarıdaki şemada Helikan Alt Grubu altında yer alan Karaçöllü, Elamıho ve Geloylu aşiretleri aynı babada birleşirler. Ancak zamanla her biri bağımsız bir aşiret kimliğine bürünmüştür.

Esko (İskender) isimli dede birleşen üç kardeş aşiret

Benzer durumu Gelturan Aşiretinde de gözlemek mümkündür:

Gelturan Aşiretinin bazı alt kolları

SAKAN (SAKÎ) AŞİRETİ ŞEMASI

Sakan (Sakî) Aşireti alt kolları

BILGIKAN (BIRXKÎ) AŞİRETİ ŞEMASI

Bılgıkan (Bırxkî ve Hesesorî) Aşireti şeması

Bılgıkan (Birxkî) aşiretinin çoğunluğunu Hesesorî grubu oluşturduğundan günlük konuşmalarda “Birxkî” ismi yerine daha çok “Hesesorî” ismi tercih edilir.

CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONUNU OLUŞTURAN ÜÇ ANA KOLDA LİDERLİK FARKLILIĞI

Daha önce belirttiğim gibi Celali Aşireti Konfederasyonunda tek bir merkezi otorite yoktur. Eğer “tek bir lider” olsaydı zaten “konfederasyon” yapısından söz edemezdik.

Celali Aşireti Konfederasyonunu oluşturan üç ana kolda liderlik unvanı şöyledir:

  1. Helikan (Xelkî) Beyler
  2. Sakan (Sakî) Şeyhler
  3. Bılgıkan (Birxkî) Ağalar

Helikan Aşiret grubuna uzun yıllar bugün Kağızman’da yaşayan Cumkan aşiretinden Mala Beyrê, “Bey / Torun” unvanıyla liderlik yapmıştır.

Sakan (Sakî) grubuna Şeyhler liderlik yapmıştır.

Bılgıkan (Birxkî) grubuna da liderlik yapanlar “Ağa” unvanıyla taltif edilmiştir.

CELALİ AŞİRETİ KONFEDERASYONU VE ÜÇ İMPARATORLUK

Celali Aşireti, üç imparatorluğun birbiriyle buluştuğu bir noktada hüküm sürmüştür. Bu nedenle Celali Aşireti Konfederasyonun bazı üyeleri Çarlık Rusya’sında (Şemkan, Gıskan, Geloylu, Gelturan vb); bazı üyeleri İran Devleti sınırları içinde (Mala Bozo, Cındiyan, Kızılbaşoğlu vb); bazı üyeleri de (Kotan, Motan, Soran vb) Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmışlardır.

Böyle olunca, konfederasyon üyeleri arasında bütünlük duygusu zayıflamış, her alt grup kendi başına hareket etmeyi tercih etmiştir. Osmanlı Devleti sınırları içinde kalanlar Türkçe; İran sınırları içinde kalanlar Farsça ve Çarlık Rusya’sı içinde kalanlar da Rusçayı günlük yaşamlarında yoğun şekilde kullanmışlardır.

Ağrı Dağı İsyanı ve Celali Aşireti Konfederasyonu birlikte ele alınırken, Celali Aşiretinin bu çeşitliliği hep göz ardı edilir. Bu büyük bir hatadır.

CELALİ AŞİRETİ KONFEDARSYONU VE AĞRI DAĞI İSYANI

  1. İSYAN ÖNCESİ BÖLGEDEKİ İKİ ÖNEMLİ HUSUMET

Ağrı Dağı İsyanı başlamadan önce Celali Aşireti Konfederasyonu içinde iki ciddi aşiret husumeti devam ediyordu:

  1. Doğubayazıt’ta Sakan Aşireti lideri Şeyh Abdulkadir ile Helikan aşiretinin bir alt kolu olan Kotan (Qotî) aşireti arasında ciddi bir husumet devam ediyordu. Bu husumetin en başlıca nedeni, Şeyh Abdulkadir’in otoritesini Helikan alt grubu üzerinde kurmak istemesiydi. Sakan alt grubu Şeyhlerle yönetilirken, Helikan aşireti “Beyler” yani din ağırlıklı olmayan liderler tarafından yönetildiğinden Şeyhlere karşı bir tutumları vardı. Ağrı Dağı İsyanı başladığında bu husumet devam ediyordu. İsyan başladığında bu husumet de öz ve biçim değiştirdi. Kotan aşireti devletin desteğini alarak Şeyh Abdulkadir’i yenilgiye uğratınca (1929 Sonbahar), Şeyh Abdulkadir, isyancı güçlere katıldı.
  2. Iğdır tarafında, Geloylu aşiretiyle İran tarafına yerleşik Kızılbaşoğlu aşireti arasında 1923-24 yıllarında bir husumet peydah eder. Geloylu ileri geleni Mıhe Kazak’ın oğlu, Kızılbaşoğlu aşireti mensubu çobanını öldürür. Kızılbaşoğlu mensupları misilleme olarak önce Mıhe Kazak’ın yabanda otlayan 500-600 yılkı atını İran’a götürürler. Bununla yetinmez, çobanları öldürüp Geloyluların koyun sürülerini İran’a geçirirler. Ağrı Dağı İsyanı devam ettiğinde, Geloylu ve Kızılbaşoğlu arasındaki husumet de alevlenir. Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanınca 1929 yılının ağustos ayında 400 kişilik Kızılbaşoğlu silahlı gücü 20-30 kişilik Geloylu zoma’sına (obasına) baskın yapar, ancak geri püskürtülürler. Geloylular, bu çatışmada devletten ne askeri ne de silah (mühimmat) yardımı almadan kendi güçleriyle direnmişlerdir.

Şeyh Abdulkadir, 1929 sonbaharında Ağrı Dağı İsyanına katılınca, Sakan grubu içinde yer alan Kızılbaşoğlu aşireti de Ağrı Dağı İsyanına katılır. Geloylu aşireti, 1930 ilkbaharında Tuzluca tarafındaki Sinek yaylasına giderek Ağrı Dağı İsyanından uzak durur.

Geloylu Aşireti ileri geleni Mıhe Kazak

Geloylu Aşireti lideri Ahmed Şemo (Ehmedê Şemo)

HAMİDİYE ALAYLARI

Bildiğiniz gibi Hamidiye Alayları 1891 yılında kurulmuştur. Sultan II. Abdulhamit, Rusların Kazak ordusuna özenerek Kürt aşiret birliklerini kurduğundan bu alaylara Sultanın ismine atfen “Hamidiye” denilmiştir. Her ne kadar Hamidiye Alaylarının kuruluşunda asıl amaç, Rus saldırısı sırasında Doğu Anadolu’yu korumak olarak belirtilmişse de sonradan görülmüştür ki Sultan Abdulhamit, Hamidiye Alaylarını, Ermeni Milliyetçi Taşnak ve Sosyalist Hınçak partilerinin Doğu Anadolu’da çıkaracakları isyanları kontrol altına almak amacıyla kullanmıştır.

Hamidiye Alayları

Hamidiye Alayları 1910 yılında ismi Aşiret Süvari Birlikleri olarak değiştirilmiştir ama özü aynı kalmıştır. Son olarak 1919 yılında, Kazım Karabekir Paşa, Osmanlı Devleti sınırları içindeki Kürtleri tekrar Hamidiye Alayı olarak düzenlemiş, düzenli atlı birlikleri kurmuş, resmi üniforma ve rütbe vermiş, ayrıca Hamidiye Alayı mensuplarını düzenli maaşa bağlamıştır.

1919’da Osmanlı Devleti sınırları içinde üç Celali Hamidiye Alayı kurulmuştur:

1.Şeyh İbrahim Bey Yönetiminde Bılgıkan (Bırxki) / Hesesorî Celali Alayı

Alay Merkezi: Doğubeyazıt

(Şeyh İbrahim Bey, Merhum Mehmet Bayazıt’ın babasıdır. Bu aileden İstanbul İş adamlarından Selahattin Bayazıt, Ağrı Milletvekili Doç. Dr. Yaşar Eryılmaz, İstanbul iş adamlarından Şeref Eryılmaz gibi isimleri saymak mümkündür.)

  1. Şeyh Abdülkadir Yönetiminde Sakan (Sakî) Celali Alayı

Alay Merkezi: Doğubeyazıt

(Doğubeyazıt eski belediye başkanı Mahmut Kotan, Merhum Mal Müdürü Ömer Kotan, Mühendis Emin Kotan’ın büyük babaları)

  1. Ahmet Ağa (Ahmet Hesso) ve oğlu İsa Bey Yönetiminde Kotan (Qotî) /Xelkî Celali Alayı

Alay Merkezi: Doğubeyazıt

(Doğubeyazıt belediye başkanı Ali Konyar, iş adamlarından Hüsrev Konyar, Ahmet Rahim Konyar’ın büyük babaları)

İsa Bey (Konyar)

Hamidiye Alayları Osmanlı Devleti sınırları içinde kuruldukları için, İran ve Çarlık Rusya’sı sınırları içindeki Celali Aşireti Konfederasyonu üyeleri Hamidiye Alayları içinde yer almamışlardır.

Yukarıda görüleceği gibi Celali Aşireti Konfederasyonunda tek bir merkezi yönetim yoktur. Celali Aşireti Konfederasyonunu oluşturan üç ana kolun her biri kendi Hamidiye Alayını kurmuştur. Dikkatinizi çekmek istediğim önemli nokta, bu Hamidiye Alaylarının İran ve Çarlık Rusya’sı sınırları içinde herhangi bir faaliyetinin olmaması, sadece Osmanlı Devleti’yle sınırlı kalmasıdır.

AĞRI DAĞI İSYANI YILLARI

Bazı yazarlar “Ağrı Dağı İsyanları” gibi çoğul bir ifade kullanmayı tercih ederler. Bu doğru değildir çünkü Ağrı Dağı İsyanı, Hesesorî aşireti lideri Bıro Heski Telli (Biro Heskî Tellî) yani İbrahim Ağa tarafından önce bir “Direniş” hareketi olarak başlatılmış, 1927 Ekim ayından itibaren İhsan Nuri Paşa’nın katılımıyla planlı bir İsyana dönüşmüştür. Her ne kadar İsyan hareketi, 1930’da bastırılmışsa da İbrahim Ağa’ya bağlı milis güçler gerilla savaşını bir zaman daha devam ettirmişlerdir. Kısacası “Direniş-İsyan-Gerilla Hareketi” olarak devam eden bu yapılar arasında bir devamlılık vardır. Bıro Heski Telli, her üç dönemde de var olduğu için bu üç dönemi tek bir bütün olarak değerlendirmek daha doğru bir yaklaşımdır.

Belirttiğimiz gibi Ağrı Dağı İsyanı, önce küçük bir direniş hareketi olarak başlamıştır.

1919-20 yılları arasında Şeyh İbrahim Bey’in liderliğini yaptığı Celali Hamidiye Alayı’nda görev yapan İbrahim Ağa, Iğdır’ın Büyük Millet Meclisi (BMM) sınırları içine katılmasında büyük emeği geçer. 1919 Ağustos ayında yanına aldığı Hamidiye süvari birliğiyle o yıllar Çarlık Rusya’sı (ve yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti) sınırları içinde kalan Melekli köyüne yardıma gider, Ermeni milis güçlerinin kuşatmasını yarar, 3000 Azeri sivili katliamdan kurtarıp, İran Azerbaycan’ına gitmesine yardımcı olur.

İbrahim Ağa’nın önce Osmanlı Devleti’ne daha sonra Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlığı tamdır. Hatta 1925 yılında Şeyh Sait isyanı yenilgiye uğrayınca, isyanın önemli kadroları İran’a kaçmak isterler. İbrahim Ağa, kendisine bağlı Hamidiye süvari birliğiyle İran sınırını tutar, yakaladığı isyancı Zaza liderleri merkezi hükümete teslim eder.

1925 Şeyh Sait İsyanının bastırılmasından sonra her şey değişir. Devlet üst düzeyde karar alır. Doğu Anadolu’da nüfuz sahibi ağa ve beyler Batı Anadolu’ya sürgün edilecektir. Amaçları, liderleri aşiretlerinden koparmak, asimilasyonu hızlandırmaktır.

Sürgün kararı 1926 yılında uygulamaya konur. O yıllar İbrahim Ağa’nın Bayazıt sancağında bir dükkânı vardır. Öğlen arasıdır. Dükkânı kapatıp eve doğru yol alırken Birinci Meclis Bayazıt Milletvekili Şevket (Bayazıt) Bey, İbrahim Ağa’ya yolda rastlar:

“İbrahim Ağa, devlet, Ağa ve Beyleri sürgün listesi çıkarmış. Listede senin de adın var. İyisi mi kısa bir süreliğine ortalıktan kaybol!”

Şevket (Beyazıt) Bey (Birinci Meclis Beyazıt Vilayeti Milletvekili)

İbrahim Ağa, Çiftlik köyüne gider, saklanır. Bu arada acaba kendisini aramaya gelen jandarmalar var mı diye 4-5 kişilik silahlı bir birliği Çiftlik köyüne giden köprü başına gönderir. 4-5 Jandarma, İbrahim Ağa’yı yakalamak için Çiftlik köyüne gelmektedirler. Köprü başında çatışma çıkar, bir asker yaralanır. 1925 Şeyh Sait İsyanı sonrası bir askerin yaralanması idam gerektirecek bir durumdur.

İbrahim Ağa, geriye dönüş olmadığını anlar, yanına aldığı güçlerle Ağrı Dağı’na sığınır. Bu yıllarda Ağrı Dağı asker kaçakları, kanun kaçakları, eşkıyalarla doludur. İbrahim Ağa, bu güçleri etrafında toplar, yapılan ilk saldırıyı başarıyla püskürtür. Ünü kısa sürede Bayazıt sancağı dışına yayılır.

Bir yandan Şeyh Sait İsyanı yenilgisi sonrası orada burada gizlenen önemli isimler İbrahim Ağa’ya sığınırlar. Çok geçmeden sürgüne gönderilen ağa ve beylerin önemli bir kısmı da sürgün yerinden kaçarak Ağrı Dağı’na gelirler. Böylece kendiliğinden bir DİRENİŞ hareketi oluşur ancak bu planlı bir isyan değildir. İbrahim Ağa, devletle görüşmelerini devam ettirir ancak ikna olmadığı için direnişini devam ettirir.

Ermeni Zilan Bey ve İbrahim Ağa (Bro Heskî Tellî)

Bu arada çok uzaklarda Lübnan’ın Bihamdun kentinde 5 Ekim 1927’de Kürt Aydınları ve Ermeni Taşnak Örgütü birlikte Xoybûn Cemiyetini kurarlar. Amaçları Doğu Anadolu’da bir isyan başlatmaktır. İngilizlerin arabuluculuğuyla yapılan antlaşmada, Kürtler silahlı güç olarak isyana katılacak, Ermeniler de maddi ve diplomatik alanda isyana destek sunacaklardır.

Hoybun (Xoybûn) Cemiyeti Kongresi (1927)

Xoybûn Cemiyeti, Ağrı Dağı’nda İbrahim Ağa’nın başlatmış olduğu DİRENİŞ hareketini bir isyana dönüştürmek isterler. Bunun için Yüzbaşı İhsan Nuri’yi GENERAL rütbesiyle taltif edip, Ağrı Dağı İsyanının başkomutanı olarak atar. İhsan Nuri Paşa, Ekim 1927’de Ağrı Dağı’na ulaşır. 28 Ekim 1927 tarihinde Ağrı Kürt Cumhuriyetini ilan eder. Bu andan itibaren liderlik İhsan Nuri Paşa’ya geçer. Bu arada Kör Hüseyin Paşa’nın iki oğlu, Halis (Öztürk) Bey, Ferzende Beg gibi önemli liderler de Cumhuriyette görev alırlar.

İhsan Nuri Paşa

 

Yaşar Hanım ve İhsan Nuri Paşa

AĞRI DAĞI İSYANI VE ÜÇ HALKA

Ağrı Dağı’nı merkeze koyup üç daire çiziniz. Birinci daire 30-40 km genişliğinde olsun. Doğubayazıt, Iğdır ve Maku’yu kapsayan bu dairede yaşayanların tamamı Celali Aşireti Konfederasyonu mensuplarıdır. Haydaran, Hasenan, Ademan, Zilan, Sıpkan vb aşiretlerden katılım sadece üst düzey liderler tarafından olmuştur. Yanlarında 20-30 kişilik deste gücü vardır. İlk zamanlar isyanın asıl gücünü İbrahim Ağa’nın etrafında kümelenen Hesesori aşireti oluşturmaktaydı. Örneğin Gelturan (Gelturî) aşiretinden Emerê Besê komutasında bir deste Ağrı Dağı İsyanına katılmış ama aşiretin çoğunluğu Ağrı Dağı eteklerindeki köylerini terk ederek Ermenilerden boşalan Hoşhaber ve Halfeli köylerine yerleşirler.

(Soldan sağa) Halis (Öztürk) Bey, İhsan Nuri Paşa ve Ferzende Beg (Ağrı Dağı İsyanı günleri)

Şeyh Abdulkadir, Eylül 1929 Tendürek yenilgisinden sonra 2000-3000 savaşçısıyla Ağrı Dağı’na gelir, böylece liderlik de facto (fiilen) olarak Şeyh Abdulkadir’in eline geçer. Sakan Aşireti lideri Şeyh Abdulkadir ağırlığını koyunca, Sakan aşiretinin Kızılbaşoğulları, Mala Bozo gibi diğer kolları isyana geniş katılım sağlarlar. Ancak Kotan, Geloylu, Gelturan, Gıskî vb Celali Aşireti Konfederasyonuna mensup diğer aşiretler isyana katılmazlar.

ÇARLIK RUSYASI KÜRTLERİ VE AĞRI DAĞI İSYANI

Önemli bir tespit de Çarlık Rusya’sı yönetimindeki Kürt Aşiretleri ve liderleri Ali Mirze (Yiğit) Bey (Gıskan), Ahmed Şemo (Hun) (Geloylu), Kerem (Güneş) Bey (Torun), Fettah (Güneş) Bey (Torun), İsa (Turan) Bey (Gelturan), İsa (Yoş/Serhat) Bey (Redkan Heciyan), Emere Sımo (Redkan Suleymanî /Hesepêxas) vb isyana sempati duysalar bile fiili olarak isyanda yer almamışlardır. (Ancak her nedense bu isimler arasından sadece Ahmed Şemo’nun ismi bazı çevreler tarafından kasıtlı olarak Ağrı Dağı İsyanına katılmadığı için ‘hain’ olarak damgalanıp ön plana çıkarılır.)

Ayrıca 1919 yılında bölgedeki İç Savaş nedeniyle Sürmeli yani Iğdır bölgesinden ayrılıp Osmanlıya sığınan Redkan (Bekiran) ve Brukan Aşireti (Kinyas Kartal) liderleri de büyük ölçüde isyandan uzak durmuşlardır.

Kısacası Ağrı Dağı İsyanın asıl bel kemiğini Celali Aşireti Konfederasyonuna bağlı İran ve Osmanlı Devletindeki bazı aşiretler oluşturmuştur. İran tarafındaki Halit Ağa liderliğindeki Helikan aşireti de isyana lojistik destek sunmuş, yaralılar İran tarafında kurulan kamplarda tedavi edilmişlerdir.

NOT: Iğdır bölgesinden aşiret olarak değil, ancak şahıs olarak isyana katılanlar olmuştur. (Örneğin Gelturan Aşiretinden Emere Besê, Şemikan Aşiretinden Feto, Çelxe ve Temur Ağalar) 

Şeyh Abdulkadir (Kotan) (Oturan sağ başta)

Ağrı Dağı’nı merkez alarak 200-300 km’lik bir daire çizdiğinizde bu kez ikinci halka karşımıza çıkar. Bu halkada yaşayan Haydaran, Sıpkan, Ademan, Hasenan, Zilan vb aşiret güçleri Ağrı Dağı’na doğru yürümekte olan Türk ordusuyla çatışmışlardır. 13 Temmuz 1930’da Zilan katliamı yaşanır. Reşoyê Sılo ve savaşçıları direnirler ama Türk ordusunun ilerleyişine engel olamazlar.

Reşoyê Sılo (infaz sonrası,1931)

Salih Paşa komutasındaki Türk ordusu ikinci halkayı yenilgiye uğratıp Ağrı Dağı’nı kuşatmaya alır. Eylül 1930’da yapılan genel saldırıda Ağrı Dağı İsyanı bastırılır. İsyanın ileri gelenleri İran’a sığınır. Geride bıraktıkları binlerce sivil süngülenir.

Salih (Omurtak) Paşa

Ağrı Dağı’nı merkez alarak bütün Kürdistan’ı kapsayacak üçüncü bir halka da çizmek mümkündür. Bu halka içinde yer alan Kurmançça konuşan ve Şafi olan Kürtler, bir Kurmanç-Şafi Kürt ayaklanması olan Ağrı Dağı İsyanına yardım için harekete geçerler ancak yetersiz kalırlar. Barzani 500 adamla Musul’dan ve diğer Kürt gruplar da örneğin Haco Ağa Suriye’den ve Sımko Ağa da İran’dan, yardıma gelirler.

Haco Ağa (Oturan)

Sımko Ağa

Şeyh Ahmed Barzani (Molla Mustafa Barzani’nin kardeşi)

Burada okuyucularımın dikkatini önemli bir konuya çekmek isterim. Türkiye’de Kürtler dört ana grupta yer alır:

  1. Kurmanç-Alevi Koçgiri İsyanı/Direnişi (1920)
  2. Zaza-Sünni Şeyh Sait İsyanı/Direnişi (1925)
  3. Kurmanç-Sünni Ağrı Dağı İsyanı/Direnişi (1930)
  4. Zaza-Alevi Dersim İsyanı/Direnişi (1938)

Bir parça isyan ettiği zaman diğerleri yardıma gitmedikleri gibi devlete yardımcı olmuşlardır. Örneğin Şeyh Sait İsyanı (Zaza-Sünni) sırasında, Suriye’de bulunan Haco Ağa (Kurmanç-Sünni) göstermelik olarak yardım güçleri oluşturmuş ancak hiçbir zaman isyana destek olmamıştır. Ama Ağrı Dağı İsyanı (Kurmanç-Sünni) sırasında Haco Ağa, Suriye tarafından Türk ordusuna saldırarak ikinci bir cephe açmıştır.

Ağrı Dağı İsyanı sırasında zannedildiği gibi İhsan Nuri Paşa baştan sona lider konumunda olmamıştır. Liderlik silsilesi şöyle devam etmiştir:

  1. İbrahim Ağa (Bıro Heski Telli) 1926-1927 sonu
  2. İhsan Nuri Paşa (1927 sonu-1929 sonu)
  3. Şeyh Abdulkadir (1929 sonu-1930 sonu)
  4. İbrahim Ağa (Bıro Heski Tellli) 1930 sonu-1932 yılında gerilla savaşında şahadetine kadar

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Üç imparatorluk arasında dağılmış olan Celali Aşireti Konfederasyonu, Ağrı Dağı İsyanında bir bütün olarak hareket etmemiş, parçalı ve dağınık bir yapı göstermiştir.

Saygılarımla

Mücahit Özden Hun