Değerli Okuyucular:
Filistin Halkının onuru ve kimlik hakları için mücadele eden Hamas Siyasi Büro başkanı İsmail Haniye’nin, İran’da seçimleri kazanan Mesud Pezeşkiyan’ın göreve başlama törenine katılmak üzere Tahran’a gelmesi, 31 Temmuz günü yapılan bir saldırıyla alçakça katledilmesi, Orta Doğu’daki dengeleri bir anda derinden sarstı. İsmail Haniye’yi rahmetle anıyorum.
Orta Doğu ve muhtemel Üçüncü Dünya Savaşı’yla ilgili bir yazı kaleme almak üzereyken, asıl “Dünya Savaşı”nın doğup büyüdüğüm baba topraklarında yani Iğdır’da patlak verdiğini duymak, okumak ve görmek doğrusu beni şaşırttı.
Aslında fazla da şaşırmadım. Bir zamandır, Mülki İdare-Siyasi İrade ele ele vererek “Iğdır Savaşı”nın hazırlıklarını zaten yapıyorlardı ama bu “savaş”ın bu şekilde erken patlak vermesi elimde olmadan kendi kendime “Mücahit, boş ver Üçüncü Dünya Savaşını” dedirtmeme neden olacak kadar ilgimi çekti.
Bir zamandır “Kürt Düşmanlığını” özel bir çaba ve gayretle, sevgili Iğdır’ımıza yerleştirmeye çalışan hatta bu “şerefli” bayrağı Ağrı Dağı’nın zirvesinde dalgalandırmaya kararlı özel bir yaklaşım ve ırkçı bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu zaten biliyorduk.
Vekilimiz, Kürtler için “Qonaxtırlar (misafirdirler)” diye buyurduğunda bunu bir dil sürçmesi kabul edip sessiz kalmayı yeğledik. Aynı Vekil, kutsal Muharrem ayının arifesinde bu kez Sünni Kürtleri, Hz. Hüseyin’i katleden Yezid’e benzetince, “Qonaq” kelimesini de bilinçli olarak kullandığını anlamış olduk.
“Qonaq” kelimesinin anlaşılabilir bir açılımı şöyledir: “Iğdır ili, Azerbaycan toprağıdır. Azeri Türklerinin vatanıdır. Kürtler burada misafirdir. Misafir oldukları için yarın defolup gidecekler, Iğdır İli Azerbaycan toprağı olarak şereflenecektir.”
“Qonaq” diyerek etnik ve şoven ırkçılığı; “Yezid” diyerek mezhep düşmanlığı yapan, hassas Iğdır’ımızda aleni bir şekilde iki boyutlu kışkırtıcılığa soyunan bu Vekil hakkında Meclis soruşturması açılması gerekirken, bakıyoruz beyefendi kutsanıyor, süslenip püslenip pazarlanıyor. Ne diyeyim! Sahiplerine hayırlı olsun!
***
Mülki İdare’nin başı da rahat durmuyor. Hata üzerine hata yapmaya devam ediyor:
31 Mart 2024 yerel seçimler öncesi Kayyım olarak Belediye Başkanlığını Vekaleten yürüten Sayın Vali, Sayın Vekil ve AK Parti İl Başkanı baş başa vererek bir plan yaptılar. Eş-dost listesi hazırladılar. Hiç ihtiyaç yokken bir gecede yüzlerce genci işe aldılar.
Bunun hatalı bir yaklaşım olduğunu 24 Kasım 2023 tarihli “BAĞIMSIZ KÜRT DİLLERİ / IĞDIR’DA IRKÇILIĞIN YÜKSELİŞİ” başlıklı makalemde şöyle dile getirmiştim:
“Bugün Iğdır’da 1950’li yıllara benzer bir durum yaşanmaktadır. Yine Türkçü-Turancı-ve Kürt düşmanı Azeri Lobisi, parasıyla, partizanlığıyla, sosyal medya ağıyla iş başında… Mülki idareden aldığı destekle bütün kaleleri fethetmek yarışında…
Bir gecede, hokus fokus yaparak, oldu bittiye getirerek, Iğdırlı gençlerin umutları ve onurlarıyla oynayarak, üç-dört ırkçı kafa baş başa verip 260 kişilik bir liste hazırlıyor, Belediye’de işe alınıyorlar. Halkın iradesiyle Belediye Başkanı seçilen Yaşar Akkuş, Erzurum cezaevinde ömür tüketirken, Kayyum sıfatıyla görevi devralanalar akbabalardan farksız bir anlayışla ellerindeki gücü bir “ganimete” dönüştürmek için zamanla yarışıyorlar.
Ne diyelim! Afiyet olsun hanımlar, beyler! Ancak fazla heveslenmeyin: Elbet bugünler de gelip geçer; gün olur devran döner.”
Bugün Belediye önünde eylem yapan hemşehrilerimi daha Kasım 2023 tarihli yazımla uyarmıştım. Sonucun böyle olacağını ben öngörebiliyordum da Kayyım Vali, Vekil ve yandaşları öngöremiyor muydu?
Gençlerin umudu ve onuruyla oynayarak onları bir gecede işe alan bu partizan anlayışın çok yönlü amacı vardı:
(1) Seçimler öncesi işe alımlarla oy potansiyelini genişletmek, AK Parti adayının seçimi kazanmasını sağlamak:
(2) Olur ya, eğer rakip bir parti (DEM Parti) seçimi kazanırsa, bu gençlerin işine son vermek zorunda kalacağından Iğdır’da infial olacak, böylece bu karmaşada yeniden Kayyım olarak görev başı yapabilmek;
(3) Eğer seçimi kendi adayı kazanırsa, hiçbir görev tanımı olmayan bu gençler “ödül” olarak bir zaman işte tutulacak, sonra inandırıcı bir bahaneyle kademeli olarak işlerine son verilecekti.
Ne pahasına olursa olsun belediye başkanlığını bir adaya kazandırmak hırsıyla hareket eden, bu nedenle seçim propagandasının aktif bir parçası olan Kayyım Vali, Iğdır’da ikamet etmeyen, ama bir şekilde geçici ikametle oy kullanmaya zorlanan şerefli ordumuzun ve emniyetimizin 7-8 bin civarındaki mensubunun sandığa taşınmasına göz yummuş, böylece Iğdır halkının gözleri önünde demokrasinin temel ilkesi olan “özgür seçim” anlayışına aleni bir darbe vurulmuş, bu durumdan rahatsız olan yaklaşık 20 bin seçmen, iradelerine yapılan bu müdahaleyi ve bir anlamda şehirlerinde yaşanan bu vahim durumu protesto etmek amacıyla sandığa gitmemiştir.
Seçim öncesi Belediye’ye iş alımı yapan sadece Iğdır’daki Kayyım Vali değildi. Van’daki Kayyım Vali de aynı yolu izledi. Seçimleri kazanan Iğdır ve Van Belediye Başkanları, bütçe gerçeğini göz önüne alarak, bir gecede işe alınanların iş akdinin tek taraflı sonlandırmak zorunda kaldılar. Şu anda hem Iğdır Belediyesi’nin hem de Van Belediyesi’nin önünde işten çıkarılan vatandaşların eylemleri devam ediyor.
Kayyım Vali, seçim yenilgisini intikama dönüştürüyor. Devlet kurumları tek tek gelip eylemcilere destek çıkıyor. Devletin güvenlik güçleri Van’da Diyarbakır’da yollara yazılan masum Kurmançça “Pêşî Peya (Öncelik Yayla)” ifadesine tahammül edemeyip hemen müdahale ederken Iğdır’da sessizliğini koruyarak taraf tutuyorlar. Karakoyunlu, Aralık Belediye Başkanları eylemcilere destek çıkıyorlar. Yeni seçilen Melekli Belediye Başkanı, kendisinden önceki Belediye Başkan’ının seçim yatırımı amacıyla işe aldıklarına kapıyı gösterdiğinde yani işlerine son verdiğinde, Karakoyunlu ve Aralık Belediye Başkanları işten atılanlara sahip çıkmadılar; çünkü Melekli Belediye Başkanı bir Azeri’dir. Bu yetmezmiş gibi barış, kardeşlik ve insanlık değerleriyle hareket etmesi gereken din adamlarımız eylemcileri ziyaret edip mezhep kışkırtıcılığı yapıyorlar. Bütün bu eylemlerin arkasında ikili orkestra şefi vardır: Sayın Vali ve Sayın Vekil.
***
Sayın Vali’mizin başını çektiği şovenist anlayışın bir hedefi de Iğdır Üniversitesi’dir.
Özellikle sosyal medyada “fake” hesaplarda yanlış bilgiler servis edilerek Rektörümüze karşı bir karalama kampanyası başlatıldığına tanık oluyoruz. Sayın Dr. Mehmet Kum’un sosyal medyadaki yazısından anladığımız kadarıyla güya Rektörümüz, üniversiteye ait araç-gereçleri, kamyonları Iğdır Belediyesi’ne vererek KÜRT Belediyeye yardımcı oluyor, onların çöp temizlemesine hizmet ediyor. Gerçeklerin öyle olmadığını elimizdeki belgelerden biliyoruz. Amaç her Kürd’ü PKK’lı göstermektir. Ucuz bir anlayış, ucuz bir siyaset!
***
Bir de bakıyoruz Gazeteciler Günü’nün kutlandığı günlerde, Iğdır’ın en köklü gazetelerinden Doğuş Gazetesi’nin sahibi Sayın Murat Akkuş, bizce bilinen ama “bilinmeyen eller” tarafından ifade vermeye zorlanıyor, psikolojik baskı altına alınıyor. Ortak hareket eden şer güçleri Sayın Murat Akkuş’un avukatı Sayın Yusuf Arslan’a saldırmak için “Yusuf” yerine “Joseph” yazarak güya O’nu “Yahudi”leştirmeye çalışıyorlar.
***
CENGİZ EKİNCİ
Bütün bu olup bitenler bana 1950’li yılların başında Kars’ta yaşanan bir olayı hatırlattı. Merhum Cengiz Ekinci’nin ismini yeni nesil bilmiyordur. İzin verirseniz önce Kars Azerilerinden Cengiz Ekinci’yi tanıtmak isterim:
1919 doğumlu Cengiz Ekinci, kendi doğumunu tarihsel bir olaya bağlar ve şöyle açıklar: “Ben doğduktan hemen sonra, daha 40 günlük bebek iken, ailem Ermenilerle savaş halinde Gümrü’yü terk edip, Kars’a doğru yola çıkmıştı”
Cengiz Ekinci
Cengiz Ekinci, Ankara Hukuk Fakültesinden mezun olduğunda Iğdır’da avukat olmadığını, bu işi davavekillerinin yürüttüğünü öğrenir, tereddüt etmeden Iğdır’a doğru yola çıkar (1950). Cengiz Ekinci, bir yandan avukatlık mesleğini yürütürken bir yandan da Iğdır’ın ilk gazetesi olan “IĞDIR” gazetesini çıkarır (28 Eylül 1950) (Not:Mecit Hun, gazetecilik mesleğiyle Cengiz Ekinci sayesinde tanışır).
Cengiz Ekinci 1951 yılında ailesini de yanına alarak Kars’a döner, avukatlık yapmaz ama gazeteciliğe devam eder. Cengiz Ekinci, 1965 yılında Yeni Türkiye Partisi’nden Kars Milletvekili seçilir. Daha sonra Adalet Partisi saflarına katılan Cengiz Ekinci, Süleyman Demirel’in isteğiyle 1969 seçimlerinde Ordu’dan kontenjandan yeniden seçilir.
Cengiz Ekinci, her şeyden önce çok yönlü bir kültür adamı, başarılı bir gazeteci ve hiciv ustası idi. Tüm hayatı boyunca siyasetle haşir neşir olan Cengiz Ekinci, prensiplerinden ödün vermeyen, mücadeleci, demokrasi aşığıydı. Onun hicivlerine tahammül edemeyenlere tahammül edecek denli de hoşgörülüydü.
Kafkas halkı mizahı sever. En ciddi polemikleri bile iğneleyici bir ustalıkla mizah arenasına taşır, yerel kelime ve deyimlerle süsler. Kıvamını bulan deyim ve cümleler nihayet ağızdan ağıza dolaşarak kamuoyuna mal olur.
Bir gün Cengiz Ekinci, siyasi bir çatışmanın neden olduğu çetin bir polemik ortamında dönemin Kars Valisi Nevruz (Navrız) için “yoksa dıbızlarım ha!” cümlesini icat ederek sadece valinin direnişini paramparça etmekle kalmamış ta bugüne kadar gönüllerde yer eden bir mizah güzelliğini efsaneleştirmişti.
Cengiz Ekinci’nin 1952’de kaleme aldığı şiiri bugünlerde Iğdır’ı kargaşaya, huzursuzluğa, iç savaşa sürükleyenlere ithaf ediyorum:
DIBIZLARAM!
Yazan: Cengiz Ekinci
Bir zaman yal verenlerin koltuğunda beslenirdin
Bir zamanlar baykuş gibi küçelerde seslenirdin
Bir zaman da ürümüştün indiki eziz dostuna
Bir zamanlar tülkü teki girmiştin aslan postuna
İndi de her dem angırıp, tezden kulağın cütdeme
Basaram engin dağılar, baş kulağıng sıvazlaram
Velhasıl balam Narvız, vız narvızın vız vızlaram
Narvız, andolsun Allah’a pöççüğünden dıbızlaram
***
Bu da Cengiz gırışmalı,
Bığ altından hırtıllıyır.
Dıbızladığı gozmeller,
Aleyhinde mırtıllıyır.
Devrin yüz karası olan
Gedeçe güruh içinde.
Biri var ki lap kudurup,
Ta be sabah zırtıllıyor.
NOT: Kürt düşmanı ve Azeri hayranı idarecilerimiz sanırım kelimeleri anlamakta hiçbir zorluk çekmeyeceklerdir.