Son Yazılarımız

TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİ VE CHP

Loading

Değerli Okuyucular,

Türkiye’de sosyal demokrasi, Batı Avrupa’daki muadillerine kıyasla hem siyasal hem de kültürel bağlamda oldukça karmaşık bir seyir izlemiştir. 1923’te kurulan Cumhuriyet’in ilk yıllarında devletçi ve halkçı ideolojilerle temellenen siyasal yapı, ilerleyen dönemlerde çoğulculuğa geçişle birlikte çeşitli sol eğilimli yorumlara da alan açmıştır. Ancak tüm bu tarihsel birikime rağmen, sosyal demokrasi Türkiye’de hiçbir zaman toplumun geniş kesimlerinin siyasal yönelimini kalıcı biçimde belirleyememiştir.

TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİNİN TARİHSEL SEYRİ  (1923–2023)

Cumhuriyet’in kurucu kadroları, erken dönemde devletçi ekonomik model ile halkçılığı harmanlayarak bir tür devlet sosyalizmi geliştirmeye çalışmıştır. Ancak bu model, temsili demokrasi ve toplumsal taleplerin katılımına kapalı bir siyasal sistem içinde şekillendiği için klasik anlamda sosyal demokrasiden oldukça uzaktır. 1961 Anayasası’nın sağladığı görece özgürlükçü ortamda Türkiye İşçi Partisi gibi yapılar sosyal demokrasinin tabanını oluşturmaya çalıştıysa da bu çabalar sistematik baskılarla bastırılmıştır.

1970’lerde Bülent Ecevit liderliğinde CHP’nin ‘ortanın solu’ kavramsallaştırmasıyla sosyal demokrasi daha görünür hâle gelse de sınıfsal aidiyet yerine devletçi miras ön plana çıkmıştır. 1980 darbesi, bu yönelimi de kesintiye uğratmış; sosyal demokrat değerler yerini merkez sağın popülist söylemlerine bırakmıştır. 2000’li yıllardan itibaren AK Parti’nin iktidarı hem muhafazakâr hem neoliberal politikaları harmanlayarak geniş halk kitlelerine ulaşırken, sosyal demokrasi kırsal ve yoksul kesimlere ulaşmakta zorlanmıştır.

CHP PROGRAMI ÜZERİNDEN SOSYAL DEMOKRASİNİN GÜNCEL DURUMU

CHP, kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tanımlasa da resmi programında evrensel sosyal demokrasi ilkeleriyle çelişen ciddi kırılmalar barındırmaktadır. Kürt sorunu örneğinde olduğu gibi, parti yalnızca bireysel kültürel hakları tanımakta; kolektif haklara- örneğin anadilde eğitim, yerel özerklik veya anayasal güvenceye- ilişkin net bir tutum ortaya koymamaktadır. Almanya SPD, İspanya PSOE gibi sosyal demokrat örneklerde bu tür talepler açıkça sahiplenilirken, CHP’nin “üniter devletin sınırları içinde kısıtlı reformlar” yaklaşımı, gerçek bir sosyal demokrat dönüşümü engellemektedir.

Parti Programında, Kürt kimliği yalnızca bireysel kültürel haklarla sınırlı tutulmakta, “Kürtçe” ifadesi doğrudan hiç geçmemektedir. Anadilde eğitim hakkı açıkça reddedilmemekle birlikte, olumlu biçimde de savunulmamaktadır. Aynı şekilde, yerel yönetimlerin yetki alanlarının artırılması ve halkın kendi kimliğiyle siyasal temsili konularında sessiz kalınmaktadır.

Bu çerçevede, CHP’nin sosyal demokrasi anlayışı- özellikle Kürt meselesi ve kimlik politikaları söz konusu olduğunda- Batı’daki benzerlerinden oldukça farklıdır. Evrensel sosyal demokrasi, yalnızca gelir dağılımı adaleti değil; aynı zamanda kültürel çoğulculuk, yerinden yönetim ve kimliklerin anayasal güvencede yaşaması gibi ilkeleri de içerir. Türkiye’de sosyal demokrasinin halkla bağ kurabilmesi için bu ilkelerle yüzleşmesi ve cesaretle sahiplenmesi gerekir.

TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİ İÇİN STRATEJİK ÖNERİLER

Türkiye’de sosyal demokrasi, ancak tarihsel geçmişini sorgulayan, sınıfsal ve kültürel adaleti aynı anda gözeten, toplumun gerçek çeşitliliğini tanıyan bir siyasal proje ile yeniden umut olabilir. Bunun için, CHP gibi partilerin geçmişin merkezî devletçi reflekslerinden sıyrılarak yerel demokrasi, kültürel haklar ve toplumsal katılımı önceleyen programlara yönelmesi gerekmektedir.

SONUÇ

Türkiye’de sosyal demokrasinin tarihsel gelişimi, ideolojik çerçevesinin tam anlamıyla toplumsal tabana yayılamamış olması nedeniyle sınırlı kalmıştır. Bugün ise sosyal demokrasinin karşısında güçlü bir popülist-muhafazakâr hegemonya bulunmaktadır. Bu hegemonya, sosyal yardımlarla ekonomik bağımlılığı sürdürürken aynı zamanda kültürel kimlikler üzerinde denetim kurmaktadır. Bu nedenle sosyal demokrasi, ancak kapsamlı bir yeniden yapılanma ile; emeği, eşitliği ve kimlikleri birlikte savunarak güçlü bir alternatif olabilir.