Son Yazılarımız

ORTADOĞU, DEMOKLES’İN KILICI VE BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETLERİ

TOPLAM GÖRÜNTÜLENME: 37,962 

Değerli Okuyucular:

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde, dünyanın merakla hatta dört gözle beklediği İran’ın İsrail’e füze saldırısı henüz gerçekleşmiş değil. Belki de böyle bir saldırı hiç olmayacak. Savaş karşıtı birisi olarak bu saldırı gerçekleşmeden tarafların barış masasına oturarak uzlaşmaya varmaları elbette en samimi dileğimdir.

Ancak gerçek yaşam isteklerimiz yönünde ilerlemiyor. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı gözlerimizin önünde tüm şiddetiyle devam ediyor. ABD’deki Düşünce Kuruluşlarının (Think Tank) tahminlerine göre savaşta Rusya, en az 400 bin ölü ve bir o kadar da yaralı verdi. Ukrayna’nın kaybı ise 30 bin civarında… Bunlar inanılması zor, korkunç rakamlar.

Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken bu kez Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırıyla başlayan düşük ölçekli bir Ortadoğu savaşıyla karşı karşıyayız. Yine tahminlere göre şu ana kadar 40 bine yakın Filistinli, 3 bine yakın İsrailli çatışmalarda hayatını kaybetti. Barışa yönelik umutlar şu an için zayıf hatta imkansız görünmektedir.

ORTADOĞU DENKLEMİ

Ortadoğu, Birinci Dünya Savaşı’ndan bugüne istikrarlı yönetimlere kavuşamadı. Askeri darbeler ve diktatörlükler artarda geldi. Nefret ve kin tohumları, etnik ve mezhepsel çatışmalar sürekli canlı tutuldu. 1948’de İsrail Devletinin kurulmasıyla başlayan Filistin Sorunu çözüme kavuşmadan bugüne kadar geldi. 1980-88 yılları arasında devam eden İran-Irak savaşında milyonlarca insan öldü veya yaralandı.

Birinci ve İkinci Körfez savaşlarıyla Ortadoğu, dünya güçlerinin bir anlamda hesaplaşma arenası oldu. Bu savaşlarda ölenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Saddam’ın Kuveyt’i işgali sırasında 300 bin kişi ülkesini terk etti.  Suriye’de 15 Mart 2011 tarihinde patlak veren İç Savaş, bir milyona yakın ölü ve yaralıya rağmen halen devam etmektedir. İsrail’in komşu ülkelerle yaptığı Altı Gün Savaşı (1967), Yom Kippur Savaşı (1973), Lübnan Savaşları (1982 ve 2006) bölgedeki dengeleri alt üst etti ve etmeye devam etmektedir. Yemen’de halen devam eden iç savaşta ölenlerin sayısı 400 bine yakındır. Mısır, darbeler ülkesi olarak ün saldı ve hiç bir zaman istikrara kavuşamadı.

Bütün bunlar Ortadoğu’nun nasıl bir yer olduğu konusunda kısa bir bilgi vermektedir.

VE KÜRTLER

Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Kürtler bir devlet kurabilmiş olsalardı Ortadoğu’daki dengeler farklı bir çizgide ilerleyebilirdi. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki milyonlarca Kürt, şu anda Ortadoğu denkleminin en önemli parçasıdır. Türkiye de dahil olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin en büyük korkusu güçlü ve bağımsız bir Kürt devletinin ortaya çıkması, bölgesel dengeleri değiştirmesidir.

Bu korku Birinci Dünya Savaşı’ndan bugüne hep var olmuştur. Soğuk Savaş döneminde Sovyetlerin Ortadoğu’daki etkisini dengelemek ya da önlemek amacıyla Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve İngiltere arasında kurulan CENTO savunma örgütü kısa sürede öz değiştirmiş, Türkiye-Irak-İran arasında yapılan gizli antlaşmalarla kendi ülkelerindeki direnişçi Kürt parti ve örgütlerini tasfiye etmeye yönelik anti-Kürt bir iş birliği örgütüne dönüşür.

25 Eylül 2017 tarihinde Mesut Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, “Bağımsızlık Referandumu” yapar. Seçmenlerin %92.73’ü  bağımsızlık önerisine “Evet” der. Bunun üzerine Irak-İran-Türkiye birlikte hareket ederek CENTO zamanından kalma iş birliği ruhunu yeniden canlandırırlar. Irak Merkezi Yönetimi ciddi yaptırım tedbirleri alırken, Türk Silahlı Kuvvetleri Irak sınırında tatbikata başlar. İran, sınır kapısını kapatmakla kalmaz,  Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden gelen uçaklara hava sahasını kapatır, sınıra asker yığar. Böylece Kürtlerin bağımsızlık arzusu gerçekleşmeden boğulur.

Şimdilerde Suriye de bu üçlü iş birliğine dahil edilmek istenmektedir. Bunun nedeni Suriye’de yüzyıldır  “uyuyan ve unutulan” Kürt nüfusunun bir devlet kurma aşamasına gelmesidir.  İç Savaştan önce ulusal kimliği yok sayılmış, vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmış, pasaport verilmesi bile yasaklanmış Suriye Kürtleri, uzayan yıpratıcı İç Savaş’ın sonunda artık inkar edilemez bağımsız bir güç olarak ortaya çıkmışlardır. Muhtemel bir Kürt devletinin başka yerde kurulması beklenirken bu durumun Suriye’de ortaya çıkması sürpriz bir durum yaratmış, Kürt nüfusunu barındıran Ortadoğu ülkelerinde bir anlamda paniğe neden olmuştur.  Ankara-Şam arasındaki gerginlik had safhadayken hatta karşılıklı kişisel “hakaretlerle” onarılması imkansız görünürken Suriye’de olası bir Kürt oluşumuna engel olmak için şimdilerde iki ülke, aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, birbirlerine yakınlaşma ihtiyacı duymaktadırlar.

DEMOKLESİN KILICI

“Demokles’in Kılıcı” deyimi daha çok siyasi literatürde kendisine yer bulmaktadır.

İtalya’nın güneyindeki Sicilya adasını hepimiz biliriz. Antik Yunan döneminde, Yunanlılar, Sicilya adasının güneydoğusunda “Siraküza” isimli bölgede bir koloni kurdular. Bu küçük koloni, Dionysius isimli bir Kral tarafından yönetiliyordu. Demokles, sarayda üst düzey bir görevliydi. Demokles, ne zaman Kral’la yan yana gelse, O’na iltifat eder, Kral’ın eşi benzeri olmayan büyük bir güç ve otorite adamı olarak gerçekten şanslı olduğunu haykırarak söylerdi.

Bir gün Kral, “Madem ki kral olmayı o kadar istiyorsun o zaman bir günlüğüne bu görevi üstlenmek ister misin?” diyerek öneride bulunur. Demokles, öneriyi seve seve kabul eder. Demokles; işlemeli halıların süslediği, hoş kokuların  doldurduğu, güzel hizmetkarların hizmet verdiği salonda keyifle tahta oturur.

Kral Dionysius, saltanatı sırasında birçok düşman edinmiştir. İhtişamlı bir yaşamı vardır ama her an öldürülme korkusunu da yüreğinde taşımaktadır. İster ki Demokles’te ihtişam içindeyken bir günlüğüne de olsa bu korkuyu yüreğinde hissetsin.

Bir günlüğüne tahta oturan Demokles, kafasının üzerinde sallanan kılıca korkuyla bakarken

Kral Dionysius, Demokles’in üzerine oturacağı tahtın üzerine sadece at kuyruğunun kılıyla asılı kocama bir kılıç astırır. Öyle ki tahta oturan Demokles, kılıç kafasına ha düştü ha düşecek korkusuyla rahat edemez. Hizmet muhteşemdir ama kılıcın kafasına düşmesi korkusu da yüreğini kemirmektedir.

Demokles, dayanamaz, Kral’dan izin ister, bir günlüğüne de olsa böyle bir korkuyla yaşamaya tahammül edemeyeceğini söyler. Kral Dionysius söze girer: “Dışarıdan bakıldığı zaman yaşantıma imreniyorsunuz ama düşmanlarımın beni öldürme planları tıpkı şu kılıcın sende yarattığı korku gibi bir an olsun beni terk etmiyor.”

Elbette, “Demokles’in Kılıcı” deyimi günümüzde farklı anlamlarda kullanılmaktadır.

Kürtler ve Kürt Sorunu, Ortadoğu ülkelerinin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanıp durmaktadır.

BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETLERİ

Ortadoğu ülkeleri bir gün bağımsız bir Kürt Devletinin kurulması korkusunu tıpkı “Demokles’in Kılıcı” gibi zihinlerinde ve yüreklerinde taşımaktadırlar. Ancak bu korku, sanılandan daha derin ve çok boyutludur.

Bugün Kürtler, dil, mezhep ve kültürel olarak parçalı bir yapıya sahiptir. Kuzey Irak’taki Kürdistan Özerk Bölgesi’nde halen tek bir ordu kurulmuş değildir. Molla Mustafa Barzani’nin kurduğu Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) bir ordusu, Celal Talabani’nin kurduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) başka bir ordusu var. Talabani taraftarları Sorancayı yoğun olarak kullanırken Barzani taraftarları Kurmanççayı tercih etmektedirler. Her iki taraf arasındaki keskin ve uzlaşmaz çizgi birkaç hafta önce yapılan Kerkük Valisi seçimlerinde daha da netlik kazandı. Bu nedenle, doğacak ilk fırsatta her ikisinin ayrı bir devlet olarak ortaya çıkacağını öngörmek zor değildir.

Eğer Ortadoğu’da bölgesel bir savaş patlak verirse ve tıpkı Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi (veya Suriye İç Savaşında olduğu gibi) yıllarca sürerse hiç şüphesiz ortaya çıkacak siyasi boşluğu Bağımsız Kürt Devletleri dolduracaktır. Bölgedeki bütün devletler ve uluslararası güçler bu gerçeğin farkındadırlar.

“Bağımsız Kürt Devletleri” korkusu, “Demokles’in Kılıcı” gibi Ortadoğu üzerinde sallanmaktadır

Filistin Sorunu, uluslararası kabul görmüştür. Birleşmiş Milletlerin 194 üyesinden 145’i Filistin’i devlet olarak tanımaktadır. Hamas’ın mücadelesi büyük ölçüde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı etkisiz hale getirmeye yöneliktir. Ancak Kürtlerin durumu oldukça farklıdır. Dünyadaki nüfusu 60 milyonu aşan Kürtlerin siyasi varlığı Birleşmiş Milletlerde tek bir ülke tarafından bile tanınmış veya dile getirilmiş değildir.

Tek bir Bağımsız Kürt Devletine tahammül edemeyen Ortadoğu ülkeleri,  çıkacak uzun süreli ve yıpratıcı bölgesel bir savaşın neden olacağı siyasi boşlukta ve kaosta karşılarında yarım düzine Bağımsız Kürt Devleti’ni görebileceklerini unutmamalıdırlar. Bunun nedeni Kürtlerin kimlik haklarının sürekli ve eşgüdümlü olarak baskı altında tutulmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, kendi vatandaşı Kürtlere karşı ikircikli ve “Demokles’in Kılıcı” korkusuyla yaklaştıkça büyük hata işlediğini bilmelidir. Kurmanç ve Zazaların ANA DİLDE eğitim hakkı devlet tarafından hızlı bir şekilde uygulamaya konmalıdır. Kurmançça ve Zazacayı; Arnavutça, Boşnakça, Çerkezce gibi azınlık dilleriyle eşdeğer tutmak hatadır. Bugün Türkiye’de tamamının Boşnak, Arnavut veya Çerkezlerden oluştuğu köy sayısı hemen hemen yokken, bu durum Kurmanç ve Zazalar için farklıdır. Kurmanç ve Zazalar, Anadolu’nun endemik ve tarihsel halklarıdırlar. Bu nedenle devletimizin öncülüğünde, bütün Kürt Partileri ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılacağı bir konferansta Kurmançça ve Zazaca ANA DİLDE eğitimin en hızlı ne şekilde uygulamaya konulabileceği tartışılmalıdır. Devletimizin, kendi vatandaşlarının en temel hakkı olan ANA DİLDE EĞİTİM hakkına sahip çıkması gerekirken, bunu “Demokles’in Kılıcı” olarak görmesi hatalı bir yaklaşımdır.

Bırakalım ANA DİLDE EĞİTİMİ, bugünlerde Kürtlerin halaylarına veya Amed Spor’da tanık olduğumuz Kırmızı-Yeşil-Sarı renklere karşı geliştirilen toplumsal nefret ve hezeyan ülkemizin birlik ve bütünlüğüne zarar vermektedir.

Kürt Sorunu, “Demokles’in Kılıcı” olarak görülmemelidir. Kürtler, kardeşliği, birliği ve vefayı ön planda tutan Ortadoğu’nun en kadim halklardan biridir.

Mücahit Özden Hun   14 Ağustos 2024     Saat: 20:00