Bir zamandır, sevgili Iğdır’ımızda malum bir ŞER CEPHESİ, şahsıma karşı bir karalama kampanyası başlatmış durumdadır. Sonuç alacağını ümit ettikleri suçlama şudur:
“Mücahit Özden Hun, Iğdır Tarihi’ni değiştiriyor.”
Bu iddialarını her yerde seslendirerek şahsıma karşı gizli ve açık bir kampanya başlatmış olduklarını biliyorum.
Ben de bu kısa yazımda basit bir örnekten hareketle, Iğdır Tarihi’ni asıl kimin çarpıttığını okuyucularıma aktarmak istiyorum. Çok fazla uzağa gitmeye gerek yoktur: Vikipedia veya Facebook sayfalarını karıştırmak bizleri doğru bilgilere ulaştıracaktır.
Bilmeyen okuyucularıma hatırlatmak isterim, Hacı Ali Ekber Tufan ve ailesi, kirvemizdir. Hatta, babam, 1955 yılında yayımladığı PAMUKOVA Gazetesinde Hacı Ali Ekber Tufan’ın anılarına olduğu gibi yer vermiştir. Ama benim için aile dostluğu bir yana, Iğdır’ın doğruları bir yanadır.
Eğer Vikipedi’ya girip “Ali Ekber Tufan” yazarsanız yani (https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Ekber_Tufan) isimli sayfaya giderseniz aşağıdaki metin karşınıza çıkacaktır. Siyah puntolarla yani (GİRİŞ-SON) arasına yazılmış metin Vikipedia’dan olduğu gibi alınmıştır.
VİKİPEDİA GİRİŞ
Bölgede, “Ramazanoğlu” (Melekli) olarak bilinen geniş bir aileye mensuptur. Erivan Rus Gymnasium mezunudur. Birinci Dünya Savaşı sırasında Cemiyet-i Hayriye’nin Iğdır temsilcisi olarak Balkan Savaşı’nda, 93 Harbi’nde düzenli orduya Kafkasya üzerinden para yardımı toplanmasını düzenlemiş ve yürütmüştür.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI:Bu iki cümleyi birlikte ele alalım. Hacı Ekber Tufan’ın doğum tarihi 14 Ocak 1870’dir. 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaş 24. Nisan 1877 – 3. Mart 1878 arasında olmuştur. Kısacası 93 Harbinde 7-8 yaşında olan Hacı Ali Ekber Tufan, iddiaya göre Kafkasya üzerinden para yardımı düzenlemiş ve yürütmüştür. Yalanının dik âlâsı!
Şimdi gelelim “Cemiyet-i Hayriye” uydurmasına. Cemiyet-i Hayriye, “Hayır Kurumu” anlamına gelmektedir. Cemiyet-i Hayriye, İttihatçı çizgide bir sivil toplum örgütüdür. Cemiyet-i Hayriye’nin kurulması fikri, 1908 yılında Mısırlı Mehmet Şerif Paşa ve arkadaşları tarafından Perapalas Oteli’nde kararlaştırılmıştır. Kısa süre içerisinde Türkçe bir nizamname yazılarak cemiyetin kuruluşu, kamuoyuna duyurulmuştur. Sonraki yıllar, Cemiyetin faaliyet alanı yurt dışındaki Müslüman ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Müslümanların içerisinde bulundukları ümitsizlik ve karamsarlıklar bertaraf edilerek onlara yeni bir heyecan vermek ve onları harekete geçirmek hedeflenmiştir. Cemiyet-i Hayriye’nin bir şubesi Bakü’de açılır. Cemiyet’in asıl hedefi Bakü yakınlarındaki Nargin (Büyük Zire) adasında tutuklu bulunan Osmanlı esirlerine yardım etmektir. Iğdır Şubesi asla açılmamıştır. Bu yıllar (1915-1916) Ali Ekber Tufan, Bakü’ye gitmemiştir. Yalanın dik âlâsı! Vikipedia yalanları devam ediyor.
VİKİPEDİA GİRİŞ
Wilson İlkeleri adına bölgeye gelen Amerika Genelkurmay Başkanı General James Harbord, Ali Ekber Tufan ile birlikte bölgeyi gezerek İtilaf Devletleri’ne; “Büyük Ermenistan denilen yerde Ermeni göremedim” raporunu iletmiştir. Bu durum, Lozan Barış Antlaşması sürecinde Iğdır’ın Türkiye sınırlarında kalması için büyük önem arz eder.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Şu herkesin dilinden düşmeyen “General James Harbord” raporuna bir açıklık getirme zamanı geldi. Raporun orijinalinde şöyle bir başlık kullanılmıştır:
CONDITIONS IN THE NEAR EAST.
AMERICAN MILITARY MISSION TO ARMENIA,
On Board U. S. S. Martha Washington, October 16, 1919.
From: Maj. Gen. James G. Harbord, United States Army.
To: The Secretary of State.
Subject: Report of the American Military Mission to Armenia.
Yukarıdaki başlıktan anlaşılacağı üzere, rapor 16 Ekim 1919 tarihinde ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın dikkatine yazılmıştır. Tümgeneral Harbord, Vikipedi’da iddia edildiği gibi ABD Genel Kurmay Başkanı değil, Tümgeneral rütbesinde bir subaydı, üstelik yalnız değildi, beraberinde kalabalık askeri bir heyet vardı. Tümgeneral Harbord’un yazmış olduğu raporu merak edenler, https://fatsr.org/wp-content/uploads/2018/06/Harbord-report.pdf linkini tıklayarak okuyabilirler. Bu raporun hiçbir yerinde, Vikipedia’nın iddia ettiği gibi “Büyük Ermenistan denilen yerde Ermeni göremedim,” ifadesi yazılı değildir.
Harbord’a verilen görev Ermeni Katliamının boyutunu irdelemek ve Ermenistan Devleti’nin Amerikan Mandası’na girmesinin uygunluğunu sorgulamaktır. Ali Ekber Tufan’ı, Tümgeneral Harbord’a eşlik ederek O’nu yönlendirdiği ifadesi, yalanın dik âlâsıdır. Üstelik Ağustos-Ekim 1919 tarihleri arasında, Iğdır’da Kaça-Kaç yaşanmakta, Iğdır ovası boşalmış durumdadır. Ali Ekber Tufan, ya Beyazıd Vilayetine giderek Hamidiye Kürt Alaylarından yardım istemekte ya da İran Azerbaycanı’nda saklanmaktadır. Harbord’ı karşılamaya zamanı yoktur! Vikipedia yalanlarına devam edelim.
VİKİPEDİA GİRİŞ
Savaş günlerinde çeşitli sebeplerden dolayı babası, annesi ve kızını kaybeden Ali Ekber Tufan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra başlatılan “nüfûs mübâdelesi” ile Sürmeli bölgesinin Türk Ocağı başkanlığını üstlenerek Iğdır’a göç eden halk ile ilgilenmiş, belediyecilik alanında çalışmalara yön vermiş ve birçok siyasi partinin kurulmasına öncülük etmiştir.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Türkçülük düşüncesini yayacak ve yaşatacak bir derneğin kurulması ve adının da “Türk Ocağı” olması, Osmanlı Devleti’nde 3 Temmuz 1911’de yapılan bu toplantıda kararlaştırılır. 1924 yılında düzenlenen kurultayda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden sadece Elazığ, Harput, Kars, Sarıkamış ve Van gibi vilayet ve kazalarda Türk Ocağı bulunuyordu. Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra Iğdır’da kısa süreliğine Türk Ocağı kurulmuştur. Başkanının Ali Ekber Tufan olduğuna dair hiçbir belge yoktur. Türk Ocakları, 1931 yılında kapatılır. Ali Ekber Tufan, Cumhuriyet sonrasında hiçbir siyasi partinin kurulmasında veya faaliyetinde yer almamıştır. Yalanın dik âlâsı!
VİKİPEDİA GİRİŞ
Ermeniler’in de katıldığı, başkanı Türk olmak şartı ile 5 Türk ile 5 Ermeni’den oluşan komitenin başkanlığını üstlendi. Ermeniler’in Bakü’ye saldırmasının ardından Iğdırlı Ermeniler yönetimden istifa etmiş, ardından Iğdır merkezinde bulunan hükûmet konağı 4000 nüfuslu Melekli’ye taşınarak, Iğdır Milli Cumhuriyeti; Iğdır, Tuzluca, Aralık, Şerur, Doğu Beyazıt, Vedibasar, Serdarabad’ı kapsayan ve başkenti Melekli şeklinde ilân edilmiştir. Başkanlığına Ali Ekber Tufan’ın seçildiği bu cumhuriyet, Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından tanınmıştır.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Deveye sormuşlar boynun niçin eğri, deve de cevaplamış, nerem düz ki! O kadar yalan ve tahrifat iç içe yoğrulmuş ki insan hangi birisiyle uğraşacağını şaşırıyor. Iğdır merkezde Ermeniler çoğunluktaydı. İdirmava’da birkaç Azeri ailesi vardı. Sultanabat, Iğdır Merkeze en yakın Azeri yerleşim yeriydi. 1917 Devrimiyle Ruslar çekilip gidince Iğdır Merkezin, belediye vb sivil hizmetleri yürütmek için bir komite kurulur ama bunun siyasi bir içeriği yoktur. Iğdır Merkez nüfusunun %80-90’ı Ermeni’dir. Niçin 5 Azeri 5 Ermeni’den oluşan bir komite kurulsun ki? Varsayalım kuruldu. Ermeniler niçin Melekliden gelen Ali Ekber Tufan’ın bu komiteye başkan olmasına rıza göstersin ki? Hükûmet Konağının Melekliye taşındığı da yalandır. “Iğdır’ın Kurtuluşunda Türk Bayrağının Hükûmet Konağında göndere çekildiği,” nutukları atılır. İyi ama Hükûmet Konağı hani Meleklideydi???
“Iğdır Milli Cumhuriyeti” hayal ürünüdür. Gerçeklik payı yoktur. İki Cumhuriyet vardır: Güney-Batı Kafkasya Cumhuriyeti ve Nahçıvan merkezli Aras Türk Cumhuriyeti. Ancak her iki Cumhuriyet de 1919 Ağustos ayında yani Kaça-Kaç döneminde ömürlerini tamamlamışlardı.
Trans-Kafkasya Cumhuriyeti; Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan devletlerinin katılımıyla 22 Nisan 1918’de kurulmuş 26 Mayıs 1918 tarihinde de sona ermiştir. Ne diye Ermenilerden, Gürcülerden ve Azerilerden oluşan Trans-Kafkasya Cumhuriyeti, Ermenistan devletinin sınırları içinde olduğu her üç devlet tarafından da kabul edilen Sürmeli Ovasında kurulmuş olduğu varsayılan Iğdır Milli Cumhuriyetini (!) tanısın ki? Külliyen yalan!!
Kaça-kaç nedeniyle Azeri ahali Melekli’ye sığınnır, böylece Melekli’nin nüfusu bir anda artar, 1919 Ağustos ayında 4000’e ulaşır. Bıro Heski Telli isimli bir Kürt Hamidiye Subayı, sağ olsun, Beyazıd Vilayetinden gelip çaresiz durumdaki 4000 sivili kurtarıp, Erhacı düzlüğüne daha sonra da İran Azerbaycanı’na geçmesine yardımcı olur. Melekliler, Bıro Heski Telli’nin heykelini dikmeyi niçin ihmal ediyorlar, anlamıyorum!
Yalanın daniskası şurada: Güya Iğdır Milli Cumhuriyet’i Doğubayazıt’ı da içine alıyormuş. Hadi be! Bir kere o yıllar Doğubayazıt’ın adı Beyazıd idi ve Osmanlı sancağıydı. Vikipedia yalanları devam ediyor:
VİKİPEDİA GİRİŞ
Kafkasya’da Türk halkını silahlandırmak adına yapılan gizli Tiflis Türk Kurultayı’na katılan Ali Ekber Tufan, Iğdır Milli Hükûmet Birliklerini bu sayede Taşnak çetelerine karşı savunacak hâle getiren silah teminini Mehmed Emin Resulzade’nin yardımlarıyla elde etmiştir.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Yukarıdaki yalana en güzel cevabı Merhum Hacı Ali Tufan kendi kaleminden verir. Mecit Hun’un yayımladığı Pamukova Gazetesi’nin 17 Kasım 1954 tarihli nüshasında Hacı Ali Ekber Tufan anılarını kendi kaleminden yayımlar:
“1905 yılında Türklerle Ermeniler arasındaki gerginlik ve mücadeleden sonra Millî hissiyatın uyanması ve İslâm-Türk aleminin ittihada karşı temayül göstermesi mevzuunda sarf ettiğimiz gayretler ve yapmış bulunduğum naçizâne hizmetlerden bahsetmeyeceğim. Ancak kurtuluşun bazı hatıralarından bahsetmeyi faydalı addetmekteyim.
1334 (1918) yılında Ordumuz Kafkasya ve İran’dan çekilmiş ve Fırka kumandanı Ali Kemal Bey, Binbaşı Mehmet Bey’den halkı teşkilâtlandırmak üzere 4 kişi istemişti.
Mehmet Bey’in de tensibiyle Hamit Beyoğlu Fettah Güneş, Ali Bey oğlu Tayfur (Burukan Aşiretinden Eli Ağa’nın oğlu Tayfur Kederli. Mücahit), Melekli köylü Ağabey ve ben vazifelendirildik. Cephane ve tüfek ile halkı intizamlı bir şekilde teşkilatlandırmak için subay getirmek üzere Kars’ta Yakup Şefki Paşa nezdinde bir heyet gönderilmesi kararlaştırıldı.
Giden heyet, merhum Alieşref Bey (Güneş) ve Revanlı Rıza Bey’lerdi. Yakup Şefki Paşa o günkü vaziyet icabı yardımda bulunamadığından heyet eli boş dönmüş ve maneviyatları kırılan halk da Iğdır’ı terk ederek İran’a gitmek zorunda kalmıştır. Çobankereli ve Revanlılar Xoy’da; Saraşlılar, Gödekliler ve Ahuralılar da Karaköse ve Erzurum’da yerleştiler. Tabii zayıf kalan bizler de teşkilatı kurmağa muvaffak olamadık.
Bu arada ben ailemle birlikte Şeril’e, akrabalarım Esat, Kurban, Medet ve Celil de D.Bayazıt’a gittiler. Bir müddet sonra gelip bizi de İran tarikiyle (yoluyla) Doğubayazıt’a getirdiler.
Bu arada Ermeniler, Iğdır ve civarında Müslümanları tazyike ve katliam hazırlılarına başladılar ve Türklerin en çok barınağı olan Melekli’yi Kire tarafından (Ağrı Dağı tarafından) muhasara etmişlerdi. O zaman Beyazıt’ta muhacir olarak bulunan Söğütlü Mahallesinden Tüccar Abbas’la birlikte Fırka kumandanı Cavit Bey’e giderek vaziyeti anlattık. Birkaç günlük intizardan (beklemeden) sonra bize bir şey yapamayacağını ancak aşiret reisleriyle görüşmemizin faydalı olacağını resmen bildirdiler. Derhal, bilahare Bayezid Mebusu Şevket Bey’e baş vurduk. Şevket Bey, Şeyh İbrahim Bey, Abdülvahap Bey ve Zorzade İzzet Efendi’yi çağırarak kısa bir müşavereden (danışmadan) sonra bizzat kendisi de iştirak etmek suretiyle Melekli’yi kurtarmağa karar verdiler. Fakat Şevket Bey’in istifasını icap ettirdiğinden yerine, Bro Hesso Telli namıyla maruf (bilinen) İbrahim Ağa gönderildi.
Giden bu aşiret kuvveti Ermenilere büyük telefat (can kaybı) vererek 3000’e yakın Türk’ü kurtarıp Erhacı’ya getirdiler. O zaman Ermeniler de katliama başlamıştı. Kılıçtan ve zulümden kurtulanlar Erhacı’ya sığınıyordu.
Kerimbeyli’de Cengiz Bey adında bir subayımız teşkilât kuruyor ve bir taraftan da Bulakbaşı mevkiine asker gönderiliyordu. Bu yeni teşkilatlanma Erhacı’ya da sirayet etti ve buradaki dağınık kuvvetler talimli bir şekilde bir araya gelmek üzere asker gönderildi. Erhacı’daki teşkilâtta Hacı Xanlar Bey, Şefi Öcal, Melekli Mirza Memet oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife’nin büyük emekleri var. Bunlar bir taraftan da erzak topluyorlardı. Birkaç gün sonra Erhacı’daki yığınak Iğdır’a taarruz etti. Evvelâ bu cemaati asker zanneden Ermeniler kaçmışlarsa da bilahare vaziyete muttali olarak tekrar Iğdır’a döndüler. Bunun üzerine Erhacı’daki halk Orgof’a çekilmek zorunda kaldı. Buradan Bayazıd’a gelinerek İran’a geçildi. İşte bu suretle gerek Ermeni mezalimi ve gerekse erzak noksanlığı yüzünden bütün Iğdır halkı İran’a çekilmişti. Bizler ekseriyetle Hoy civarında olan Senger, Tazeköy ve Kişmiş Tepe’de yerleştik. Kışı burada geçirdikten sonra tekrar Bayezid’e geldik. Bu sırada Ordu Iğdır’ın işgali hazırlığına başlamış ve Gündeli Süleyman birkaç neferle birlikte yanlarında Melekli Cevat Han, Abdullah oğlu Yusuf ve Salman oğlu Feyzullah oldukları halde Beyazıd’a geldiler.
Iğdır üzerine yürüyen askeri kıtada kardeşim Eset, Bahçeli oğlu Hüseyin, Abbas oğlu Haşim de gönüllü bulunuyordu. Birinci defasında Iğdır’ı alamadık. İkinci seferde Aşiret Alaylarının (Hamidiye Alayları) iştirakiyle Iğdır 12 Kasım 1920 tarihinde işgal edildi.”
1919 Ağustos-14 Kasım 1920 tarihleri arasında Mehmet Emin Resulzade, Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. Bütün derdi, Cumhuriyeti, Komünistlere karşı korumaktır. Sovyet Rusya’nın Kızıl Ordu’su 27 Nisan 1920’de Azerbaycan’a girerek cumhuriyete son verir. Kendisine hayrı olmayan Mehmet Emin Resulzade, sözde Iğdır Milli Cumhuriyeti’ne silah yardımı yaparak onların kurtuluşunu sağlar!!! Melekliyi Kürt Hamidiye Alayları kurtarmıştır. Bunu unutmayınız!!!)
VİKİPEDİA GİRİŞ
Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) lideri, Erivan Gimnazyumu’ndan ve Iğdır’dan çocukluk arkadaşı general Drastamat Kanayan “General Dro” ile, savaşan iki toplumun liderleri olarak karşı karşıya geldiler. Melekli-Kireler Savaşı’nda General Dro, Ali Ekber Tufan’a karşı mağlup oldu.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Dro, hiçbir zaman Ali Ekber Tufan’a veya başka bir güce mağlup olmadı. Dro’nun karargahı Taşburun idi. Dro’ya karşı en büyük savaşı Ali Mirze Bey ve komutasındaki güçler vermişlerdir ama mağlup edememişlerdir. Dro, uygun bir zamanda askerlerini Aras’ın karşı tarafına geçirmiştir.
VİKİPEDİA GİRİŞ
Ali Ekber Tufan, milli mücadele sürecinde bölgede kurulan Aras Türk Cumhuriyeti, Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmeti, Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti kurucuları arasında yer almış, Cenubi Garb-i Kafkasya Hükûmetini dağıtmak için bölgeye gelen Anzak Birlikleri’yle çatışarak onları bölgeden uzaklaştırmış, Malta Sürgünü’nden kurtulmuştur.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Öncelikle bariz bir yalana dikkatinizi çekmek isterim. Ali Ekber Tufan, ne Aras Türk Cumhuriyeti’nin ne Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti’nin ne de Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti’nin kuruluşunda kesinlikle yer almamıştır. İsim listelerini her okuyucu biraz araştırma ile görebilir.
Yalan! Yalan! Yalan! Ali Ekber Tufan, hiçbir zaman ne Kars’ta ne de başka bir yerde ANZAK Birlikleriyle (İngilizlerle) savaşmamış ve ANZAK Birlikleri de asla Sürmeli ovasına gelmemiştir. Bu yüzden Ali Ekber Tufan’ın yakalanıp Malta’ya sürgüne gönderilmesi de hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Kağızmanlı olup, 1920’den sonra Iğdır’a yerleşen Ali Rıza Ataman, Kars’ta yakalanıp Malta’ya sürgün edilmek istenir ama Batum’da İngilizlerin elinden kurtulur.
VİKİPEDİA GİRİŞ
1920 yılının Haziran ayında şiddetlenen Ermeni Saldırılarına karşı Erhacı Bölgesine çekilme kararı alan Ali Ekber Tufan, “12 Kasım 1920 Iğdır’ın Kurtuluşu Günü” bölgeye ulaşan Kâzım Karabekir komutasındaki Türk Ordusuna, 10 bini aşkın milis gücü desteği sağlayarak, Aras Nehri boyunca mevzilenen Ermeni Kuvvetlerine karşı taarruz etmiştir.
VİKİPEDİA SON
MÜCAHİT ÖZDEN HUN’UN CEVABI: Uydur, uydurabildiğin kadar! Nasıl olsa dilin kemiği yok beyefendiler! Eğer Ali Ekber Tufan’ın 10 bin kişilik kuvveti olsaydı Türk Ordusunun ve Hamidiye Alaylarının Iğdır’ın kuşatmasında yer almasına gerek yoktu.
Birinci yalan şuradadır: Sürmeli ovasında çatışmalar yavaş yavaş Temmuz 1919’den itibaren şiddetlenir. Ağustos 1919’da soykırımlar ve Kaça-Kaç yaşanır. Bıro Heski Telli, Melekli ahalisini Erhacı düzlüğüne 1919 Ağustos’unda getirir, oradan da İran Azerbaycan’ına geçişine yardımcı olur. Vikipedia öyle bir yalan uydurur ki sanki Ali Ekber Tufan, 1919-1920 yılları boyunca Sürmeli Ovasında Ermeni güçlerine karşı binlerce askeriyle çarpışmakta ama işte geçici bir süre için Haziran 1920’de Erhacı düzlüğüne çekilmeye karar vermiştir. Yalan! Yalan!
Tekrar sesleniyorum: Hacı Ali Ekber Tufan’ın Hatıralarını elinde tutan Nizamettin Onk Bey’e bir çağrıda bulunuyorum: O kitabı yayımlayınız! Nasıl ki ben Veli Orkun’un kitabını yayımladıysam siz de o kitabı yayımlamak zorundasınız.
Umarım ŞER CEPHESİ, bana daha acımasızca saldırır. Ama ben onları seviyorum çünkü hepsi de sevgili hemşerilerimdir. Yalan konuşuyorlar diye ben onlara kızamam ki! MİTOMANİ yani yalan konuşma hastalığına yakalanmış olan hemşerilerime en kısa sürede sağlığa kavuşmalarını temenni ediyorum.
ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUNUZ! IĞDIR TARİHİNİ BEN Mİ DEĞİŞTİRİYORUM YOKSA ŞER CEPHESİ Mİ?
Saygılarımla